İşte Federasyon’un karşısındakiler!

A -
A +

23 Nisan günü Sözcü gazetesinde “Alican Özcan” imzalı ve “Aziz Yıldırım, Ali Koç’a ibret olsun” başlıklı bir yazı çıktı.
“… Ne cesareti var ne kabiliyeti… Konferans Ligi maçı var diye Süper Kupa maçına çıkmadın, kaybettin. Karagümrük maçı var diye, Olimpiakos’a karşı ilk maçta rotasyonla çıktın, kaybettin. Rövanşta, ‘Sivas maçı var’ diye sahanın en iyileri Fred ve İrfan Can’ı oyundan aldın, elendin. ‘Türkler şöyle, böyle yabancı gelsin’ dedin, en sonunda yabancı VAR hakemiyle, Sivas’ta da şampiyonluğu kaybettin. Böylesine zincirleme hatalar yapan teknik ekibin ve yönetimin, kalan beş maçta, Fenerbahçe’yi şampiyonluğa taşıyabilecek ne cesareti olduğuna inanıyorum, ne de kabiliyeti. / … Yönetim nerede? Olimpiakos hayal kırıklığının ardından ortalıkta görünmeyen Fenerbahçe yönetimi, Sivasspor deplasmanında şampiyonluğun altın tepside Galatasaray’a verilmesinden sonra âdeta dut yemiş bülbüle döndü” diyordu yazısında Ali Özcan…
Ve soruyordu; “Bir tane sorumluluk alacak insan yok mu? Taraftarın önüne çıkıp, hesap verecek kadar kendini sorumlu hisseden bir tane yönetici olmaz mı? Susunca her şey unutulacak, siz de o koltuklarda rahat rahat oturmaya devam mı edeceksiniz? Camianın en çok ihtiyacı olduğu yerde konuşmaya cesaret edemeyenler mi bu kulübü başarıya götürecek?” 
Peki “bu ağır sorulara ve de sorulan benzeri sorulara karşı cevap vermek yerine” ne yapılıyor, aylardan, haftalardan beri?..
Fenerbahçe medyasının “Federasyon’a karşı açtığı yaylım ateşin yazı ve haberlerine malzeme olacak” iddiaları üretme… Kahkahalarla güldüğüm “FIFA ve UEFA’yı da yanlarından göstererek” sürdürme… Ve de yenilerini de ekleyerek, camianın, taraftarın hedefine, “kendilerini saklayarak” Federasyon’u, kurullarını, hakemleri koyma... 
Kulüpler Birliği’ni “Başarısız Başkanlar Konseyi” hâline dönüştürme… Kampanyaya liderlik eden başkanın ‘yeterince yetmediği görülünce”, sahnenin önüne “Takımını sahadan çekerek küme düşüren” Başkan’ı sürme… “Yeterli oyu topladık, Futbol Genel Kurulunu biz toplayacağız” iddiasını “Demokles’in Kılıcı gibi” Federasyon’un tavanına çakmaya çalışma… Ama “her (!) nedense, ‘yeterli’ dedikleri imzaların gereğini” yapamama ve de “Genel Kurulu ‘erken toplamayı’ Federasyon’dan, ‘medya üzerinden, dahası ‘başarısız birkaç başkanı’ daha konuşturup, her türlü baskıyı yaparak” bekleme…
Ne var ki, sonunda Federasyon’un “toplanan oy da dâhil” son derece açık bildirisi ve Federasyon Başkanı’nın sert açıklamaları ile karşı karşıya kaldılar… Sabahları aynaya bakıp, “Bizler ne yapıyoruz, kulüplerimizi ve futbolumuzu bu duruma düşürmeye hakkımız var mı?” diye sormalarının zamanı çoktan geldi, geçti; “hâlâ” bu inat niye?..

Ve de… Federasyon!

İşte sevgili Attila Gökçe de yazdı; “bu ‘başarısız’ denilen” Federasyon’un Türk futboluna “devrim mahiyetinde olanlar” da dâhil, ne yenilikler getirdiğini, “eksiği, gediği kapatacak” ne adımlar attığını…
Millî takımı “düşürüldüğü en alt kümelerden” nerelere ve çıkardığını ve de “Avrupa finallerine götürerek” FIFA / UEFA sıralamalarında nerelere yükselttiğini… 69 yıldır “yazan” olarak sporun içindeyim. Mehmet Büyükekşi Federasyonu “başarılı federasyonlar listesinin” en üstlerindedir!..
Hakemliği, “tam bir çukurun içine düşüren” Federasyon’dan devralmıştır. “Düzeltmek için” elinden geleni yaparken, maalesef hakemler, “her gece TV’lerde kurulan infaz masalarının ve de ‘başarısız’ kulüp başkanlarının bitmek bilmeyen tacizleri ve baskıları altında sahaya çıkmak” ve “psikolojik olarak” bu baskıların altında ezilmek durumunda kalmışlardır.
“Yeniden seçim” kararı alınmasına rağmen, “bu Federasyon Başkanı’na ve yönetimine ‘Avrupa Şampiyonası’nın sonuna kadar görevde kalma’ imkânının verilmemesi” için savaş açılmıştır. Korkuyorlar; “Millî takım başarılı olursa” seçime girer ve “gene kazanır” diye… 
Belki de, “o günler, ‘bu Federasyon’ ile gelirse, ‘Millî takımın başarısız olması’ için” dua da edeceklerdir!..
Vah ki, ne vah!..

Şaka!..

Hemen her gün, Ali Koç’un “yeniden aday olacağına ve de teknik direktörlüğe Jose Mourinho’yu getireceğine” dair haberler okuyoruz.
Mourinho, Portekiz basınına “Hep zor bir kariyerim oldu. Kazanmak için oluşturulmuş takımlara teknik direktörlük yaptığımda bile insanların benden her zaman kazanmamı beklediğini biliyorum” demiş. Peki ama Türkiye’ye geldiğinde başkan Ali Koç’un “Ben başkan kaldıkça Fenerbahçe’yi şampiyon yapmazlar” sözünü duyunca, ne yapar acaba Portekizli hoca?..

Galatasaraylılar nankör değildir!

Bu ay sonuna doğru yapılacak “Galatasaray başkanlık seçimine ‘bir bütün hâlinde’ gidilirken”, birdenbire ortaya “milyonlarca Galatasaraylının ‘hemen hemen hiç tanımadığı’ bir aday” çıkarıldı. 
Ben bu satırları yazarken, “adaylık dilekçesini verdi mi, vermedi mi” bilmiyorum. 
Değerli bir hukukçu ve akademisyen, Galatasaray Lisesi mezunu ve de G.Saray Üniversitesi’nde önemli görevler ve sorumluluklar alan “Prof. Dr.” bir hocamı…
“Dünya görüşüne dair” sözlerini, İzmir’de ‘konuşmacı olarak geldiği” bir panelin öncesindeki sohbette, “sorulan bir soru üzerine verdiği cevapla dinlediğim”, dahası “bu görüşle de, daha sonra ‘siyasetçi olarak’ da etiketlenen” bir başkan adayı…
“Kendilerini ön plana çıkarmayıp”, Onu “sahnenin önüne, ramp ışıklarına çıkaranların” da, “başkanlık dâhil” Galatasaray yönetimlerinde neler yaptıklarını, neleri, neden yapamadıklarını” biliyor Galatasaraylılar…
Aynı Galatasaraylılar, Dursun Özbek’in ve yönetiminin de neleri yaptığını… Dahası Galatasaray’ı, finans bakımından da, büyük projelerle gayrimenkuller bakımından da nereden nereye getirdiğini… Bu yönde “en büyük” rakibine de fark attığını…
Bu yazımın başlığı, ne düşündüğümü anlatıyor; “seçim için” söyleneceklerin gerisi lafügüzaf!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.