Eserlerimizin kıymeti mi düşürülüyor? Kültür varlıklarında satış tartışması

Düzenleyen: / Kaynak: Türkiye Gazetesi
- Güncelleme:
Eserlerimizin kıymeti mi düşürülüyor? Kültür varlıklarında satış tartışması

Kültür - Sanat Haberleri  / Türkiye Gazetesi

Türkiye’den çalınan kültür varlıkları bir bir ülkeye geri dönüyor. Ancak ülkemizde tarihî eserlerin satışını sınırlayan Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu tartışılıyor. Koleksiyoncular, kanunun muğlak olduğunu ve Türk sanat eserlerinin kıymetini düşürdüğünü savunurken arkeologlar meseleye daha hassas yaklaşıyor.

MURAT ÖZTEKİN'İN HABERİ - Türkiye’den yurt dışına taşınan tarihî eserlerin geri dönüşü devam ediyor. Sadece geçen sene 3 bin 59 eser iade edildi. Türkiye kökenli eserlerin yurt dışındaki müzayedelerde satışa çıkması ise her daim tartışmalara sebep oluyor. Ancak eserlerin hangilerinin Osmanlı devrinde sahipleri tarafından satıldığı, hangilerinin illegal yollardan yurt dışına kaçırıldığı çoğu zaman net olarak bilinmiyor. Öte yandan en son 1983’te düzenlenen Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu da tartışmaların merkezinde. Muğlak ve sert olduğu düşünülen kanuna göre; 100 yıldan eski sanat eserlerinin yurt dışındaki koleksiyonculara ve müzelere satışı neredeyse imkânsız hâle geliyor. Kişilerin, ata yadigârı olan şahsi eserlerinin tasarrufu da sınırlanıyor. Koleksiyoncular dolaşımı engellenerek özellikle hat gibi klasik sanat eserlerin kıymetinin düşürüldüğünü savunurken arkeologlar ise meseleye daha hassas yaklaşıyor.

Eserlerimizin kıymeti mi düşürülüyor? Kültür varlıklarında satış tartışması - 1. Resim
Halûk Perk

“HER ŞEYİ TİCARİ NESNE GÖRMEMEK LAZIM”

Koleksiyoncu ve hukukçu Halûk Perk, kültür varlıklarının satışı hakkında “Bunlar bir milletin geçmişini ortaya koyar; ticari nesneler olarak görmemek lazım. Zira kayıt altına alınan eserin maddi değeri düşer” fikrini savunuyor ve sözlerine şöyle devam ediyor: Nitekim bizdeki kanunlar da bu bakış açısıyla düzenlenmiştir. Osmanlı dönemine ait sanat eserlerinin yurt dışına çıkarılması, Kültür ve Turizm Bakanlığının iznine tabi. Bakanlık eğer elimizde aynı eserden çok fazla varsa satışına  izin verebiliyor. Daha kıymetliler ise sadece sergilemek için yurt dışına gönderilebiliyor. Kanunlar ülkelere göre değişebiliyor. Türkiye gibi “kaynak ülkeler” daha kuralcı davranıyor. Gelişmiş ülkeler ise vatandaşlarına büyük paralar ödeyerek kendi kültür varlıklarını yurt dışına çıkarılmasına mâni oldukları için kanunlarını gevşek tutuyor. Ben mevzuatımızın sert olduğunu düşünmüyorum. Fakat net değil. Uygulamalarda da sıkıntı olabiliyor. Yurt içinde hangi eserin bulundurulmasının izne tabi olduğu, hangisinin olmadığı açık değil. 19. asra ait bir şamdan bulundurmanın mahiyetine dair bile muğlaklık var. Bunun giderilmesi lazım.

Eserlerimizin kıymeti mi düşürülüyor? Kültür varlıklarında satış tartışması - 2. Resim
Nezih Başgelen

BAKIR EŞYA BİLE SIKINTI YAŞATABİLİYOR

Arkeoloji camiasının önde gelen isimlerinden Nezih Başgelen de “Kültür ve Turizm Bakanlığının ilgili birimleri, son yıllarda Türkiye’den kaçırılan tarihî eserlerin geri dönüşü konusunda başarılı çalışmalara imza atıyor. Bakanlık, illegal işlere kapı aralamamak içinse kültür varlıkları hususunda hassas davranıyor. Ancak Türkiye’deki eserlerin koleksiyonu konusunda özellikle Sultan II. Mahmud dönemi ve Harf İnkılabı öncesiyle ilgili ata yadigârı eserlerin durumunun yasal açıdan yeniden detaylı değerlendirilmesi gerekebilir. Bakanlık tarafından bir arama konferansı düzenlenip tarafları dinlemekte fayda var. Bu döneme ait kendisine atadan değerler kalmış veya bu konuya ilgi duyan insanların problemleri masaya yatırılabilir. Çünkü bazı sıkıntılı durumların olduğu biliniyor. Elinde tablo ve bakır gibi o kadar çok eşya olan kimse var ki, çocuklar arasında paylaşım bile bazen sıkıntı oluşturabiliyor” diyor.

Eserlerimizin kıymeti mi düşürülüyor? Kültür varlıklarında satış tartışması - 3. Resim
Mehmet Çebi

“ÇALINTI BAŞKA, ŞAHSİ MÜLK BAŞKA”

Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödüllü tanınmış koleksiyoncu Mehmet Çebi ise “Elbette müzelerden ve kamu yapılarından eser çalınmışsa bunları ciddi şekilde takip etmek lazım. Özellikle vakıf eserlerinden alınıp yurt dışına götürülen tarihî eserlerin geri getirilmesi gerekiyor. Nitekim bir dönem bazı camilerden alınıp yurt dışına kaçırılan çinilerin Türkiye’ye geri getirdiğini görüyor, memnuniyet duyuyoruz. Ancak çalınan eser başka, şahsi eser başka... Vatandaşın kendi elindeki tarihî sanat eserinin yurt dışına satılmasına sıkı tahdit koymak mantıki değil” diyor.

“SANAT ESERLERİMİZİN FİYATI YİRMİDE BİR DÜŞÜK”

Mevcut kanunun Türkiye’deki tarihî eserlerin kıymetinin düşmesine ve gayri kanuni satışlara sebep olduğunu savunan Çebi “1800’lerin sonunda çıkmış, 1980’li yıllarda daha kötü hâle getirilmiş Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nu ile şahsi eserlerin de yurt dışına satılması yasaklanıyor. Böylece eski eserlerin sadece ülke içerisinde dolaşmasına sebep olunarak kendi elimizdeki hazinenin maddi kıymeti düşürülüyor. Bugün hat sanatının şaheserlerine imza atan Şeyh Hamdullah ve Hafız Osman gibi sanatçıların eserleri, yurt içinde komik rakamlara satılıyor. Şimdi bir 16. yüzyıl Batı sanatçısının eseri, 1 milyon dolar ediyorsa, bizim aynı döneme ait en büyük sanatçının eseri 50 bin dolara satılabiliyor. Neredeyse eserlerimizin fiyatı yirmide bir düşük kalıyor. Üstelik o dönemde Osmanlı, Batı’dan daha prestijli bir sanat ortamına sahip. Hem eskisi para etmeyen sanat eserinin yenisi de para etmez” şeklinde konuşuyor. Avrupa’daki kanunların daha serbest olduğunu anlatan Çebi “İngilizler ve Fransızlar kültür eserlerine daha az mı değer veriyor? Bizim Batı’daki mevzuatı inceleyip kanunu yenilememiz lazım” ifadelerini kullanıyor.

Düzenleyen:  - Kültür - Sanat
Kaynak: Türkiye Gazetesi
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...