İngiltere varlığını Osmanlılara borçludur

A -
A +

İngiltere, senede iki cumhurbaşkanını resmen ağırlar. Bu sene ilki ABD başkanı Obama idi. İkincisi olan Abdullah Gül'e, Sultan Aziz'in 1867 tarihinde Avrupa'da çok sükse yapan ve devletin itibarını artırmaya yarayan seyahatine benzer bir protokol tatbik edildi. Aynı salonda ağırlandı, aynı porselenlerle yemek verildi, aynı marşlar çalındı. Çok kimseyi şaşırtan bu hususa, çeşitli manalar yükleyenler oldu... İngiltere varlığını Osmanlılara borçludur PADİŞAHA YALVARAN?İNGİLİZ?ELÇİSİ Kral Aslan Yürekli Richard'ın Haçlı seferi vesilesiyle Kudüs'e gelip, Salahaddin Eyyübî'ye yenilerek geri dönmesi sayılmazsa, İngiltere ile münasebetlerimiz geç başlamıştır ama yakın tarihe de damgasını vurmuştur. İngiltere'nin; yedi kere evlenmesi ve Papa'ya kafa tutarak kendi mezhebini kurmasıyla meşhur kralı VIII. Henry, Avrupa'da büyük hayranlık uyandıran Kanuni Sultan Süleyman zamanında Osmanlı memleketine bir heyet gönderdi. Bu heyet, Osmanlı siyasî, malî ve adlî sistemini, başka deyişle süper güç sırlarını tedkik edip rapor hazırlayarak krala takdim etti. Kral, bu istikamette reforma girişerek İngiltere'nin dünyanın en güçlü devletlerinden birisi olmasının ilk adımını attı. 1580'de Kraliçe I. Elizabeth'in İstanbul'daki elçisi William Harborne, İngilizlerin de Osmanlı sularında ticaret yapabilmeleri için izin kopardı. 1587'de dünyanın ikinci güçlü devleti İspanya, İngiltere'yi işgal etmeye hazırlanıyordu. Harborne, İspanyol Armadası'na karşı Osmanlı Donanması'ndan yardım alabilmek için Sultan III. Murat'a âdetâ yalvardı. Padişah kraliçeye gönderdiği mektupta, "Eskiden Osmanlı Padişahları ile dostluk edenler nasıl himaye edilmişlerse, İngiltere Kraliçesi'ne de o şekilde muamele edilecektir" dedi. Osmanlı Donanması'nın Akdeniz'deki ilkbahar manevraları sayesinde İspanyol armadası ikiye bölündü ve bu sayede İngilizler İspanyolları yenebildi. İspanya bir daha belini doğrultamadı. İngiltere, hatta Fransa ve Hollanda varlığını buna borçludur. Nitekim birkaç sene evvel The Guardian gazetesi bundan "Türklere Niçin Teşekkür Etmeliyiz" başlıklı haberiyle bahsetmiştir. Sonraki elçi Edward Burton, padişahın Macaristan seferine katıldı. 1597'de vefat edip Heybeliada'ya gömüldü. İngiltere varlığını Osmanlılara borçludur Ne ölsün, ne onsun! Bir yandan dünyayı keşfedip sömürgeler kuran Avrupa, Yeni Dünya'dan gelen altın, gümüş ve ham madde ile zenginleşti. İngiltere sanayi inkılâbını yaparak ve 100 Yıl Harbleri'nde ve Napolyon Harbleri'nde Fransa'yı yenerek, 1815'te dünyanın en güçlü devleti oldu. Ancak bu sıfatı 130 sene taşıyabildi. İngiltere, Müslümanların yaşadığı toprakları sömürgeleştirmeye başlayınca, Osmanlı hilâfetinden çekinir oldu. Halife bir sözüyle buradakileri ayaklandırabilirdi. Bu sebeple XVIII. asır sonunda siyasetini Osmanlı hilâfetini zayıflatmak üzerine kurdu. İlk olarak Arabistan'da Vehhabî hareketini çıkararak Müslümanları böldü ve mukaddes beldeleri tehlikeye soktu. Ardından Osmanlı padişahlarının Kureyşî olmadığını, hilâfete hakkı bulunmadığı propagandasını yapmaya başladı. Rusya'nın güçlenmesinden korktuğu için Osmanlı Devleti'nin yaşamasını arzu etmektedir. Politikası "Ne ölsün, ne onsun" şeklindedir. 1798'de Fransa'nın Mısır'ı işgalini önledi. Fransa'nın tahrik edip ayaklandırdığı Mısır valisine karşı, Bâbıâli'ye yardım etti. Zaman zaman iktidara Osmanlı dostu bir hükümet gelince, İngiliz-Osmanlı münasebetleri düzelirdi. Nitekim Benjamin Disraeli zamanında böyle olmuştur. Sultan Abdülmecid, dünyanın en güçlü devleti ile iyi geçinmek taraftarıydı. 1854 Kırım Harbi'nde Osmanlı Devleti'yle müttefik oldu. Bu uğurda elli bin İngiliz genci öldü. Bir kısmının mezarı Haydarpaşa'dadır. Bir yandan da bu zaferi Hindistan'ın tam işgali için fırsat bildi. Sadrâzam Reşid Paşa, İngiliz hayranı idi. Politikası, hep Londra paralelinde olmuş, meşhur Baltalimanı Ticaret Anlaşması bu devirde imzalanarak, İngiltere'ye büyük ticarî imtiyazlar tanınmıştır. Sultan Aziz'in seyahatinde, yakışıklılığı ve nezâketi ile çok beğenilen Şehzâde Murad Efendi'nin, Kraliçe Victoria'nın kızlarından biri ile evlendirilmesi gündeme geldi. Böylece tahta çıktığında, İstanbul, iyice İngiliz nüfuzuna girecekti. Padişah, bu teklifi reddetti. İngiltere varlığını Osmanlılara borçludur Kral VIII. Edward, Türkiye'ye gelerek Atatürk'ü ziyaret etmişti. Diplomasi, menfaate dayanır İngiltere son bir hamle yapıp, sempatizanı Midhat Paşa vasıtasıyla Osmanlı siyasetine hâkim olmak istedi. Sultan Hamid bu niyeti akamete uğratıp, üstelik hilâfet siyasetine hız verince, Londra ile münasebetler soğudu. Vâkıa padişah yine de İngiltere ile iyi geçinmeye ehemmiyet verdi. Ancak İngilizler, Jön Türk muhalefetini destekleyerek Sultan Hamid'in tahtını kaybetmesini temin etti. Ancak iktidar Alman yanlılarının eline geçti. Ama bunların devleti sürüklediği felâketler, İngiltere'ye yaradı. İngilizler 1919'da ikinci defa, ama bu sefer işgalci olarak İstanbul'da idi. 1924, İngiltere'nin altın yılıdır. İstikbale ait siyasetini rahatça yürütebilmek için, Yunanlıları Anadolu'ya saldırttı. Böylece yeni bir düşman meydana getirerek, kendisine karşı düşmanlığı unutturmaya muvaffak olacaktı. İstanbul-Ankara mücadelesinde İngiltere her zamanki "Bekle, gör!" siyasetini tatbik etti. İlerlemesini engellemediği Ankara kazanırsa, halifeden kurtulmuş olacaktı. Ankara kaybederse, İstanbul zaten elinde idi. Ankara kazanınca, yeni devletle iyi münasebetler kurdu. M. Kemal ile Ankara sefiri Sir Percy iyi münasebetler kurdu. Kral VIII. Edward, metresiyle beraber Türkiye'ye gelerek Atatürk'ü ziyaret etti. Türkiye'nin yeni başkanına, krallar dışında kimseye verilmeyen dizbağı nişanı verildi. Başvekil İnönü, halkın yanlış anlamasına sebebiyet vereceği gerekçesiyle buna karşı çıktı. İki büyüğün arası açıldı. İngiltere, II. Cihan Harbi'nin gerçek mağlubu oldu. Malî bakımdan yıkıldı. Sömürgelerinin hepsini kaybetti. Ama esaslı sistemi ve güçlü istihbaratı sayesinde dünyada söz sahibi olmaya devam etti. Eski sömürgesi Amerika ile iyi geçinerek varlığını ve itibarını sürdürdü. 1945'ten itibaren İslâm aleyhdarı siyasetinden de vazgeçmiş görünmektedir. Türkiye'ye tarihî misyonunu yüklemek suretiyle ittifak kurmak istemektedir. Diplomaside hissiyata yer yoktur. Her şey menfaat üzerine kuruludur. Menfaat değişince, siyaset de değişir. Dostluklar düşmanlığa, düşmanlıklar dostluğa dönüşebilmektedir...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.