Pazar yazıları -65-

A -
A +
Hazreti Aişe validemiz (radıyallahü anha), sevgili Peygamber efendimizden (aleyhisselam) bahsederken; "O, bütün vakitlerinde Allahü tealayı zikrederdi" buyururdu.
Sevgili Peygamberimiz (aleyhisselam) kendinden söz ederken; "gözünün uyuduğunu, fakat kalbinin uyumadığını" ifade etmiştir. İbn-i Arabi hazretleri (kuddîse sirrûh); sevgili Peygamberimizin vefatlarının da böyle olduğunu söyler ve şu tespiti yapar:
"Kâinatın Efendisi (sallallahü aleyhi ve sellem), tıpkı bedeninin uyuması gibi, bedeniyle vefat etmiştir. Çünkü Cenab-ı Hak, ona; ‘sen ölümlüsün’ demiştir. Kalbi uyumadığı gibi, ölmemiştir de. Böylelikle hayat, Allahü tealanın kendisini yarattığı andan itibaren kendisine eşlik etmiştir. O’nun hayatı kesintisiz bir şekilde sürekli Yaratıcısını müşahede etmekti."
Allahü tealanın sevgisi ile dopdolu olan sevgili Peygamberimizin (aleyhisselam) kalbi, nurların, feyzlerin ve ma’rifetlerin membaıdır. İnsanlık, yaratılandan beri herkesin kalbine gelen, nurlar-feyzler ve ma’rifetler, onun kalbinden yansımaktadır. Çünkü o; "Âdem (aleyhisselam) su ve toprak arasındayken ben Peygamberdim" buyurmuştur.
Nitekim Âdem aleyhisselam; Cennette işlediği 'yanlış'tan arınmak için; Muhammed aleyhisselamı vesile etmiş ve onun yüzü suyu hürmetine bağışlanmıştır.
Cenâb-ı Hakk, bizim gibi insanların kalbini, nefsin saltanatında ve onun idaresinde halk etmiştir. Muhammed Ma’sum hazretleri (kuddise sirruh); kalbin, nefsin saltanatından kurtulup aslına dönmesinin ve insanın kemâli (olgunluğu) olan yakınlık ve ma’rifete kavuşmasının ancak Cenâb-ı Hakk’ın inayeti ile olabileceğini buyurur. (Mektubat, 6. Cilt, 175. Mektup)
Kul planında, ne yapılması gerektiğini ise, yine Muhammed Ma’sum hazretleri (kuddise sirruh) şöyle açıklar: "Kalbin parlaması, ahkam-ı İslamiyyeye uyması (hâllenmesi) ve Peygamberimizin sünneti ile ziynetlenmesi ve Allahü tealanın razı olmadığı bid’atlerden ve nefsin şehvet ve zevklerine dalmaktan kaçınmaya bağlıdır. Ve zikrin ve şeyhe muhabbetin kalbe devamlı yerleşmesine bağlıdır." (Mektubat, 6. Cilt, 13. Mektup)
Allahü teala, numune insan olarak sevgili Peygamberimizi (aleyhisselam) yaratmış ve ona bütün üstünlükleri ve güzellikleri vermiştir. Nitekim Kur’ân-ı kerimde onun için; "sen üstün bir ahlak üzeresin" buyurulmuştur. Yine Kur’ân diliyle o, "Âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir."
Bu yüzden, onun ahlakı Âlem’e yayılmış ve şefkati bütün ufukları kaplamıştır.
Cenab-ı Hakk, kudsi hadisinde; "Gizli bir hazine idim. Bilinmek murat ettim ve Kâinatı yarattım" buyurur. Kâinatta ilk yarattığı şey, nur-i Muhammeddidir (sallallahü aleyhi ve sellem). Bilinmek isteyen Cenâb-ı Hakk, Muhammed aleyhisselama meleklerin bile bilmediklerini öğretti ve kendisini "Cevami’ül kelim" kıldı. Bu hâlleriyle bilmeye (ma’rifete) talip olan yüce Peygamberin Mahbubiyyet makamında olduğunu büyükler buyurmaktadır. Bunun sebebi ise, Cenâb-ı Hakk’ın, ilk olarak yaratmış olduğu bu (Nur)u sevmesi, onu habip kılmasıdır.
Diğer bir ifadeyle; Muhammed aleyhisselam, muhabbetullahtan hasıl oldu. Bundan dolayıdır ki, o, kul planında en üstün övgüye layık oldu. Böylece ismi, yeryüzünde Muhammed (övülen), göklerde ise Ahmed (ziyadesiyle övülen) oldu.
Öyle ki; "...Peygamberler, onun (aleyhisselam) hayat çeşmesinden bir damla içmekle, o makamlara yükselmişlerdir. Evliya, onun sonsuz deryasından bir yudum içmekle kemâl bulmuşlardır. Melekler, ona uymakla şereflenmiş, gökler onun emirlerini yapmakla vazifelendirilmiştir. Her şey onun için yaratılmış, bütün varlıkların reisi olmuştur. Allahü tealanın varlığı, onun ile belli olmuş, her şeyin yaratanı, onun rızasını istemiştir..." (Mektubat-ı Rabbani, 4. Cilt, 10. Mektup)
          ***
Hallac-ı Mansur (kuddise sirruh), hakkında verilen idam kararının infazında bulunan kalabalığa şöyle seslenir:
"Allah’ım! Senin kulların, sana olan yakınlıklarından ve inançlarının gereği olarak beni öldürmek için toplandılar. Onları engin mağfiretinle bağışla! Şayet bana gösterdiğin sırları, onlara göstermiş olsaydın, hakkımda böyle düşünmeyecek ve bu kararı almayacaklardı. Onlardan esirgediğin sırrı bana açmamış olsaydın, ben de böyle sözler söylemeyecektim."
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.