ABD üniversitelerinin Gazze tepkisi ve “monşer” zihniyet!

A -
A +

Amerikan polisinin üniversite kampüslerinde barışçıl gösteriler yapan öğrencilere ve akademisyenlere yaptığı vahşi muameleyi herkes gördü... Demokrasi, insan hakları, fikir özgürlüğü koca bir yalan!

 

 

 

İsrail’in iki yüz günden beri Gazze’de sürdürdüğü vahşet, katliam ve soykırım karşısında, ABD üniversitelerindeki öğrenci ve akademisyenler çok haysiyetli bir tepki veriyor. İlk günlerde bazı üniversitelerin rektör ve dekanları baskıyla istifa ettirildi. Gösteriler yasaklandı. Ancak baskı ve tehditlerin etkisi kalıcı olmadı. Hem öğrenciler hem akademisyenler, aynı şekilde insan haysiyetine yaraşır tepkilerini ortaya koymaya devam ediyor. Ve tepkiler giderek genişliyor. Birçok üniversitenin kampüslerinde çadırlar kurarak protestolarına devam eden on binlerce öğrenciye, bazı akademisyenler de fiilen destek veriyor. Bu durum Siyonist çevreleri ve destekçilerini çılgına çevirdi. Başta insan kasabı Netanyahu, “Amerikan üniversitelerinin çeteler tarafından işgal edildiğini” iddia edecek kadar kudurdu. Bazı yetkililer üniversite kampüslerine silahlı birlikler gönderilip göstericilerin dağıtılmasını talep etti. Ama baskılar arttıkça tepkiler de paralel olarak büyüyor. Son günlerde Columbia, Georgetown, George Washington, Emory, Harvard, MIT, Yale, Teksas, New York, Minnesota, Güney Carolina ve California üniversitelerinde öğrenciler, polisin bütün sert müdahalelerine ve yetkililerin sınır dışı etmek dâhil her türlü tehditlerine rağmen, nümayişe devam ediyor. Polis, çok sert ve kural dışı müdahalelerde bulunuyor. Ters kelepçe takarak ve öğrencileri hırpalayarak tutuklamalar yapıyor. Üniversitelerde öğrencilere destek veren akademisyenler de polis şiddetine maruz kalıyor. Emory Üniversitesi Felsefe Bölümü Başkanı Prof. Noelle McAfee ve ekonomi bölümünden Prof. Caroline Fohlin, ters kelepçe takılarak tutuklanan akademisyenler arasında… Açıkçası Amerika’nın sergilediği gaddarlık ve Siyonizm’e arka çıkmak için kendi vatandaşlarına, bilim insanlarına uyguladığı faşist yöntemler çok ürkütücü.

 

Amerikan üniversitelerinden Terörist İsrail aleyhine yükselen haysiyetli tepkilere karşı, insan hakları ve demokrasi kurallarını alenen çiğneyen ABD’nin yönetim kademelerine karşı, Türkiye üniversitelerinden de kınamalar geldi. Üniversiteler birer birer protesto mesajı yayınlayarak bu kınama dalgasına iştirak ediyor. Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Naci İnci, sosyal medya hesabından yayınladığı mesajda şunları söyledi: “Emory Felsefe Bölümü Başkanının tutuklanmasından derin üzüntü duyduk. Bu sıkıntılı olay, akademik özgürlüğün durumuyla ilgili ciddi kaygılara yol açmakla kalmıyor. Aynı zamanda saygın akademik kurumların itibarına da gölge düşürüyor. Gazze’deki vahşete karşı barışçıl sesler yükselten akademik camia ile dayanışma içindeyiz…”

 

Gelgelelim CHP’li “monşer” vekil Namık Tan, Prof. İnci’nin bu mesajını hazmedemedi ve utanç verici bir yorumda bulundu. “Şu pişkinliğe bakar mısınız?” diye paylaştığı hezeyanında, bakınız neler söylüyor: “Boğaziçi Üniversitesinin kayyım rektörü Naci İnci, ABD’deki akademik özgürlüğün durumundan derin kaygı duyduğunu açıklamış. Âdeta şaka gibi. Naci İnci akademik özgürlüğe hakikaten değer veriyorsa, önce üniversitesindeki hocalara, öğrencilere yaptığı baskılardan ve usulsüz uygulamalardan ötürü özür dileyerek işe başlayabilir. Ardından hiç vakit kaybetmeden, ‘görevden affını’ istemelidir.” Yahu bu “monşer” vekil, Amerika’da büyükelçilik görevinde bulundu. ABD’yi iyi bilmesi gerekir değil mi? Demokrasi havarisi kesilen ABD’nin, her sene rapor yayınlayarak dünyaya insan hakları ve özgürlükler konusunda ders vermeye kalkışmasını hiç mi irdelemedi? Dahası, dünyaca ünlü bilim insanlarına niçin ters kelepçe takıldığını azıcık olsun dert etmiyor mu? Sabit fikirli, kendi görüşünde olmayan herkesi dışlayan ve ötekileştiren bu sakil zihniyetle zinhar bir yere varılamayacağını, binlerce tecrübe ile gördük ve anladık. Namık Tan gibi dünyaya at gözlüğü ile bakanlar, sıfatı ve görevi ne olursa olsun, hakikatleri görüp anlamakta, objektif yorumlamakta hep sınıfta kalırlar.

 

Monşer vekil, İsrail’in iki yüz günden beri Gazze’de sergilediği vahşet ve barbarlığa, açık soykırım suçlarına karşı ayağa kalkan sivil vicdanla dayanışma gösteren Prof. Naci İnci’yi pişkince hedef alıyor. Boğaziçi Üniversitesini çiftlik gibi kullananlara taviz vermediği için, kendince takaza ediyor. Bu pespaye yaklaşımın, İsrail vahşeti karşısında serapa ikiyüzlülük sergileyen Batı davranış kalıplarından farkı yoktur. Namık Tan, tam olarak bu zihniyetin bir misali... Emperyalist Amerika’nın, Siyonist İsrail’e vermiş olduğu sınırsız destek ve ülke içindeki faşist uygulamalar karşısında, dünya kamuoyu infial içinde. Vicdanının sesine uyan kişiler ciddi tehlikeleri göze alarak, insanlık vazifesini ifa ediyor. Lakin “monşer” vekilin aklı başka yere takılı. Hiç önemli değil. Akademi dünyasının, bütün tehdit ve baskılara rağmen; kendine yakışanı yapıp, İsrail’in soykırım suçlarına karşı ayaklanması, er veya geç Siyonist güçleri dize getirecektir.

 

Namık Tan dürüst ve samimi ise, Naci İnci’ye değil; Amerika’ya, seslenmeli değil mi? Mesela demeli ki, bu ne rezillik? Yayınladığın insan hakları raporunun daha mürekkebi kurumadı. Peki, anayasal hakkını kullanan öğrenci ve akademisyenlere hangi sebeple ters kelepçe takıyorsun?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Halil Erdoğan 27 Nisan 2024 20:11

İsmail bey tebrik ederim... Evet bizim en büyük sıkıntımız "MONŞER" lerimiz... Bunların en önde olanları ise bizce ENVER PAŞA TALAT PAŞA VE CEMAL PAŞA dır... Ve bu damar alman Fransız ve İngiliz ekolü olarak el ân etkin faal diri ve canlı dır memleketimizde... Yanisi şu tabiri caizse " BİZİM TARLA COKTAAAN SÜRÜLMÜŞ" durumda...