Fıkh-ı ekberden parçalar

A -
A +

İmam-ı azam hazretlerinin Fıkh-ı ekber kitabının bazı bölümleri şöyledir: Tevhidin aslı, Amentü'ye inanmaktır. Kur'anda zikredilen el, yüz ve nefs gibi şeyler, keyfiyetsiz sıfatlardır. O'nun eli, kudreti veya nimetidir denilemez. Çünkü bu takdirde sıfat iptal edilmiş olur. [Bozuk fırkalar, bizzat el yüz gibi diyerek insana benzettikleri için bu sıfatları, aynen kabul ederek tevil etmenin caiz olduğunu İmam-ı Gazali hazretleri bildiriyor.] O'nun sıfatlarının hepsi, mahlukların sıfatlarından başkadır. O işitir, fakat bizim işittiğimiz gibi değil. O kadirdir, fakat bizim gücümüzün yettiği gibi değil. Biz uzuvlar ve harflerle konuşuruz. Oysaki Allah, uzuvsuz ve harfsiz konuşur. Harfler mahluktur, fakat Allah'ın kelamı mahluk değildir. Allahü teâlâ, insanları kâfir veya mümin olarak değil, bu ikisinden hali olarak yaratmış, sonra onlara emirlerini ve yasaklarını bildirmiştir. Kâfir olan; kendi fiili ile hakkı inkâr ederek küfre girmiştir. Mümin de kendi fiili ile tasdik ederek iman sahibi olmuştur. Allahü teâlâ, Âdem aleyhisselamın neslini, sulbünden insan şeklinde çıkarmış, Onlara akıl vermiş, hitap etmiş, imanı emredip, küfrü yasaklamıştır. Onlar da onun Rab olduğunu ikrar etmişlerdir. Bu, onların imanıdır. İşte onlar bu fıtrat üzerine doğarlar. Bundan sonra küfre sapan, bu fıtratı değiştirip bozmuş olur. İman ve tasdik eden de fıtratında sebat ve devam göstermiş olur. Peygamberlerin hepsi de küçük, büyük günah ve çirkin hallerden beridir. Fakat onların sürçme ve hataları vaki olmuştur. Eshab-ı kiramın hepsini ancak hayırla anarız. İman, iman edilmesi gereken şeyler yönünden artmaz ve eksilmez, fakat yakîn ve tasdik yönünden artar ve eksilir. Müminler, iman ve tevhid hususunda birbirlerine eşittir. Fakat amel itibariyle birbirlerinden farklıdır. Allahü teâlâ, dilediğini bir lütuf olarak hidayete ulaştırır. Dilediğini de adaletinin gereği olarak sapıklığa düşürür. Allahü teâlânın, isim ve sıfatlarının hepsi de azamet ve fazillette eşittir, aralarında farklılık yoktur. Mirac haberi haktır. Deccal'ın, Yecüc ve Mecuc'ün ortaya çıkması, Güneş'in Batıdan doğması, Hz. İsa'nın gökten inmesi ve diğer kıyamet alametlerinin hepsi de haktır. Mestler üzerine meshetmek varid olan hadise göre caiz olup; mukim için bir gün bir gece, yolcu için üç gün üç gecedir. Hadis, mütevatire yakın olduğu için inkar edenin küfründen korkulur. Kişinin nasıl ibadet edeceğini öğrenmesi birçok ilimden daha efdaldir. Ehl-i kıbleden olanı tekfir etmemek [namaz kılana kâfir dememek] , kimseyi imandan uzaklaştırmamak, marufu [iyilikleri] emredip, münkerden [kötülüklerden] sakındırmak, senin için takdir olunanın mutlaka sana ulaşacağını bilmek, Eshab-ı kiramdan hiçbiri ile alakayı kesmemek, hepsini de sevmek gerekir. Günahkâr Müslümana kâfir denmez. Küfür hariç, büyük ve küçük günah işleyen, fakat tövbe etmeden mümin olarak ölen kimsenin durumu Allahın dilemesine bağlıdır. Dilerse ona cehennemde azap eder, dilerse affeder, hiç azaba uğratmaz. İmam-ı a'zam hazretleri, âlimlerle otururken biri gelip, (Bir mümin, babasını öldürse, sonra şarap içerek sarhoş olsa ve zina etse imanı gider mi?) dedi. Bunu işiten âlimlerin hepsi bu suâli sorana kızarak, (Bunu sormaya ne lüzum var? Elbette imanı gider, kâfir olur) dediler. İmam-ı a'zam hazretleri, (O kimse, çok büyük günahlar işlemişse de, yine mümindir. Günah işlemekle iman gitmez) buyurdu.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.