CEPHE, GAZZE’DEN KANDİL'E KADAR!

A -
A +

Bayağı bir zamandır Türkiye’den Bağdat’a, Irak’tan Ankara’ya hey’etler gidip-gelmekte. Dışişleri ve Savunma Bakanlıkları, İstihbarat Başkanlıkları ve Askerî riyâset seviyesinde sıkı ve sıcak diplomatik görüşmeler oluyor. Bu görüşmeler, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçimlerden sonra yapacağı Bağdat ziyaretiyle son merhaleye girecek.

 

Türkiye, Irak sınırımızın ötesinde bir güvenli bölge oluşturmak istiyor. Bunu yaparken Irak’ın istiklâl ve toprak bütünlüğüne verdiğimiz değerden dolayı Türk asker, emniyet ve istihbarat kuvvetleriyle muadili Irak kuvvetlerinin birlikte hareket etmelerini arzu ediyoruz. Bu maksatla adına "Stratejik Çerçeve Belgesi" adı verilen bir mukavele yapılası öncelikli teklifimizdir. Bu andlaşmada yer alacak maddelerin en mühimlerinin başında "Türkiye ve Irak Ortak Harekât Merkezi" kurulması şartı yer alacaktır. Böylece terörle müşterek mücadele kararı resmî vesikaya bağlanacaktır. Irak, bölücü örgütü, terörist olarak görmüyordu. Veya göremiyordu. Hâlbuki PKK, merkezî idareye rağmen Irak’ta geniş bir bölgeyi işgal etmiş olarak burada başına buyruk hareket etmektedir. Buradan çıkışlarla hem Türkiye’ye ve hem de Irak’a ziyan veriyor. Peş peşe yapılan müzakereler ve ikna ve cesaretlendirme çabalarımız sonucu Irak Hükûmeti, bölücü terörist unsuru "yasaklı örgüt" listesine aldı. Bu az bir gelişme değildir. Buradan hareketle "SÇB" ve "OHM" kurulacaktır. Stratejik Çerçeve Belgesi hukukî metnine dayanan Ortak Hareket Merkezi belli ki muadil mevkidaşlar eliyle sevk ve idare edilecek ve örgüt işgal ettiği geniş Irak topraklarından temizlenerek hem Irak’ın ve hem de Türkiye’nin menfaatine olarak 40 km derinlik gibi ihtiyaca cevap verecek çapta bir emniyet bölgesi tesis olunacaktır.

 

Şu var ki Bağdat müzakerelerimiz sadece güvenlik boyutlu değildir. Bir bakıma tarihî Bağdat Demiryolu’nun hayat bulmasıyla Basra Körfezi’ne ulaşmamız da yine iki devletin yararına olacaktır.

 

Bu durum, Türkiye’nin Suriye gibi Irak’ın da toprak bütünlüğü ve bağımsızlığına verdiği desteğin müşahhas bir göstergesidir. Eğer ortada Türkiye varlığı olmasa sadece Irak ve Suriye değil İran da parçalanırdı. Bu itibarla üzerinde çalışılan ve bir ân evvel hayat bulmasını temenni ettiğimiz Güvenli Bölge, coğrafyamızın huzurunu güçlendirecektir. Anlaşılan o ki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Bağdat ziyaretinden sonra beklenen Askerî Harekât başlayacaktır.

 

Bunlar olurken terör örgütünü çıkarları için kullanan Batılı başkentler, rahat durmazlar. Ne demek istediğimizi şu tafsilatla izah etmek mümkündür:

 

Irak Cumhuriyeti, 45 milyon nüfusa sahip bir devlettir. Araplar, 30 milyonu aşkındır. Türkler, 4 milyon, Kürtler 6 milyon civarındadır. Kalan nüfus da azınlıklardır. Irak, yeni bir isimdir. Kanuni Sultan Süleyman Han’ın 1534’te Bağdat’ı Safevîlerden fethetmesiyle bölge, Osmanlı Cihan Devleti’nin idaresine girmişti. Osmanlı döneminde bölgedeki merkezler, Bağdat, Basra ve Musul’du. I. Dünya Harbi talihsizliğimizden sonra bu azîz vatan parçası da 1920’de İngilizler tarafından işgal edildi. İşgalden sonra 1932 Irak Krallığı, 1958’de Irak Cumhuriyeti kuruldu. Ancak buralar da Kafkaslar, Balkanlar, Afrika, Hicaz ve Arap toprakları… gibi adalet ve hakkaniyet esaslı Osmanlı idaresinin çekilme mecburiyetinden sonra günümüze dek devam eden kargaşa, kavga, fitne, harp ve darptan kurtulamadı. Dünya Savaşından sonra bölge İngiliz, Fransız vs. Avrupa devletlerinin işgaline uğradı. Kumandayı sonra ABD aldı. Bütün bu coğrafyada çizdikleri hudutlar ihtilaf kaynağı oldu. Tesis ettikleri devletlerin başına adamlarını getirdiler. Bu yüzden saydığımız yerlerdeki ülkelerden pek azı kendi yönetimlerinin işgali altında değildir.

 

Bugün Irak, resmen müstakil bir devlet. Fakat, aynı çatı altında IBKY-Irak Bölgesi Kürt Yönetimi diye muhtar, özerk bir idare de vardır. Merkez, Erbil olsa da o da sağlıklı işlememektedir. Adı geçen şehir, Türkiye hududuna yakındır. IBKY’nin başında Neçirvan Barzani bulunmaktadır. Burada KDP-Kürdistan Demokratik Partisi hâkimdir. Erbil yönetimi Ankara’ya yakındır. Bu neticede Halidî Nakşî akımın payı büyük olsa gerek. Diğer şehir Süleymaniye ise İran hududundadır. Kürdistan Yurtseverler Birliği Partisi’nin başında Bafel Talabani vardır. Bunlar, Tahran’a yakın oldukları gibi PKK ile de iş birliği halindeler. Görüldüğü gibi otonom saha da çift başlıdır.

 

Ankara, çok haklı olarak "terörü kaynağında kurutma siyaseti" gütmektedir. Terörden çektiğimiz neredeyse yarım asra dayanıyor. Ziyanımız çok büyüktür. Bugün Türkiye, son iki yüzyıl içinde en kudretli zamanındadır. Pürüzler, bugün düzeltilemezse, kanserleşmiş hücreler, bugün sökülemezse 2071’de yeniden inşa edilecek Cihan Devleti Türkiye Kızılelma hedefine varmak zorlaşır.

 

31 Mart’tan sonra gündemin ana maddesi Türkiye-Irak Ortak Harekâtı olacaktır. Bu mücadelede açıktan veya dolaylı şekilde karşımızda yalnızca terör örgütü değil, ona destek veren emperyalist odaklar ve bilhassa İsrail yer alır. Gazze’den Kandil’e kadar bir cephede mücadele vereceğiz. Bu itibarla, Bağdat gibi Şam yönetimi de ikna edilmeli, Şam-Hicaz Demiryolu da ses vermelidir. İyi yetişmiş diplomatlarımız, Şam yönetimini de ikna edebilirler. Ne var ki bütün bunlar için seçimlerin, kan kaybına yol açmaması gerekir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.