Komşu komşunun külüne muhtaç

A -
A +

Medeniyeti kurgulayan akıl her kim ise bilerek bilmeyerek “komşuluk” denilen o sihirli mutluluk kaynağını insanlığın elinden aldı. İnsanları birçok modernliğe kavuşurken komşusuz kaldılar. Modern şehirlerde her şey bulunurken bir komşu bulunamaz oldu... Ne muhtaç olduğu bir durumda gidebileceği bir kapı kaldı insanların, ne kendilerine gelebilecek bir muhtaç kaldı... Her birey birinci derecede yakını varsa onunla irtibat kurabilir oldu.

 

Diğerleri hayatı tek başlarına göğüslemek zorunda kaldılar.

 

Aslında şehirde yaşanan birçok sorunun, stresin bunalımın temelinde de büyük bir ihtimalle komşuluk ruhunun yok olmasını sayabiliriz.

 

Çünkü mutluluklar paylaştıkça çoğalır denir, dertler paylaşıldıkça azalır. Paylaşmalar kiminle yapılacaktır? Elbette ki komşularla... Dolasıyla insanların sosyal medyada yaptıkları paylaşımları biraz da bu ihtiyaçlarını giderebilmek refleksiyle yapıyorlar diyebiliriz.

 

Yoksa aylarca belki yıllarca evine misafir gelmeyen, kapısı çalınmayan hatta orada kim yaşıyor kim yaşamıyor belli olmayan aileler veya bireyler vardır.

 

Ama bu kimseler herhangi bir ihtiyaçları olduğu zaman hepimizin bildiği ama çoğumuzun henüz kullanmadığı acil numaralar listesine müracaat ederler. Zaten bu numaralar ve sistemler de bu ve benzeri yalnızlaşmalar sebebiyle medeniyeti kurgulayanların sisteme ekledikleri bir payandadır. Çaresiz insanlara çare olunmaya çalışılmaktadır.

 

Gerçek anlamda komşuluk, hayatta yaşama zevkinin diğer adıdır diyebiliriz. Komşuların birbirine muhtaç oluşu öyle ihtiyaç olduğunda yardımına koşacak olan demek de değildir.

 

Komşu, komşusu için saymakla bitmez faydadır, güzelliktir. Komşu can güvenliğidir... Komşu can şenliğidir... Komşu can kurtarandır. Komşu “imdat” çığlığına ilk yetişendir. Komşu dertleşmek için, arkadaşlık için, gece gündüz güven duyulacak bir yapı olduğu için çok önemlidir…

 

     Muhsin Uğur

 
 
ŞİİR
 
          Bir nefeslik
 
Gencim diye hiç övünme
Bir nefeslik zamanın var
Mala mülke çok güvenme
Bir nefeslik zamanın var
 
Zamanım çok sanma sakın
Ölüm bize bizden yakın
Buna göre tavır takın
Bir nefeslik zamanın var
 
Dünü unut çoktan geçti
Ecel canı erken biçti,
Belki bugün seni seçti,
Bir nefeslik zamanın var.
 
Nöbetçi eyliyor avaz,
Kendine gel uyan biraz
Bu gerçeği beynine yaz
Bir nefeslik zamanın var
 
     Şahin Ertürk/Kütahya
 
 
 
DUYGU DAMLASI
 

Güneşin ispata ihtiyacı mı var?

 

 

 

İkna etmek üzerine yazılıp çizilmeye başlandığında hatırıma hep çocukluğumda bana söylenen bir söz gelir: “Güneş hiç balçıkla sıvanır mı?” Yani güneş, var olduğunu anlatmaya, kimseyi ikna etmeye gerek olmayacak kadar ya da yok olduğunu ispat etmek istense de balçıkla sıvanmaya kalkışılsa da inkâr edilemeyecek kadar bir gerçektir. O hâlde güneş hakkında kimsenin kimseyi ikna etmesine gerek var mıdır? Çünkü güneş vardır. Peki ikna ne için olur? İnanılmayan, şüphe edilen veya olmayan hayal üzerine konuşulur. Yani karşındakini bir şekilde görmediği, bilmediği, duymadığına inandırma çabasına denir. Eğer ikna gücün yüksek ise, ağzın iyi laf yapıyorsa karşındakini ikna edersin eğer karşındakinin soruları senin anlattıklarını çürütecek olursa o zaman kaybedersin... Çünkü olmayana inandırmak zorundasın ve bu çok zor... Güneşin ise gösterilmesine bile gerek yok...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.