"Vermesini öğrenelim"

A -
A +

Burhaneddin Tirmizî, Anadolu evliyasındandır... Bir gün, bir sevdiği nasihat istedi ondan. Buyurdu ki: - Önce vermesini öğrenmemiz lazım. Adam sordu: - Neyi verelim hocam? - Neyi seviyorsak, onu. O ara bir sessizlik oldu. Mübarek sordu ona: - İnsan en çok neyi sever? Adam düşünmeden cevapladı. - Elbetteki parayı. - Öyleyse paramızı vereceğiz. Ve ekledi: - Eshab-ı kiramın tek ortak özelliği vardı. - O neydi hocam? - Vermek. Her şeylerini verirlerdi. Mallarını, mülklerini, paralarını. Ya paramız yoksa? Adam sordu: - Ya paramız yoksa hocam? - Hiç olmazsa güler yüz gösteririz. O da bir sadakadır. *** Bir gün de gencin biri geldi bu zata: - Bir şey sormak istiyorum hocam. - Buyur sor evladım. - Ölen kimse rüyada görülmüyorsa, sebep ne olabilir acaba? Buyurdu ki: - Ölenin ruhu hapiste veya sorguda ise, rüyada görülmez evladım. Ve şunu anlattı: "Hesap veriyordum" Hazret-i Ömer'in oğlu, babasını öldükten beş sene sonra rüyada görünce sordu: - Babacığım nerelerdeydin? Senden hiç haber alamadık. Babası sordu: - Ben öleli ne kadar oldu? - Beş sene. - Öyleyse beş senedir hesap veriyordum. Her şeyi ince ince sordular. - Neyi mesela? - Mesela çok uzaklarda, gözden ırak bir yerde yıkık bir köprü varmış. "Onu niye tamir ettirmedin?" diye sordular. - Cevap verebildin mi? - Evet ama, veremediğim de oldu. - Peki nasıl kurtuldun? - Rabbimin ihsanıyla. Onun rahmeti olmasaydı kurtulamayacaktım.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.