Dağ gibi bir heybet!

A -
A +

Müşriklerin Efendimizi hırpaladığını öğrenen Hamza, pür hiddet Kâbe'ye vardı. Müşrikler, onu uzaktan görünce büyük korkuya kapılıp dediler ki: - Eğer önce bizi selamlar, sonra tavafa giderse korkacak bir şey yok. Amaa, ilkin tavafa yönelirse o zaman yandık. Öç almaya gelmiştir mutlaka. Korkmakta haklıydılar! Nitekim Hamza, yanlarından hışımla geçip önce tavafını yaptı. Sonra dağ gibi heybetiyle önlerinde dikilip, gök gürler gibi haykırdı: - Bre alçaklar! Yeğenime o ezayı yapan hanginizse çıksın ortaya! Kimsede çıt yoktu!.. Kimsede çıt yoktu. Ebu Cehil, - Ben yaptım yâ Hamza! deyip, suçu üstüne aldı hemen. Hamza, bir sıçrayışta atından indi ve yaklaşıp elindeki yayı var kuvvetiyle kâfirin başına çaldı. Bir daha, bir daha... Bir yandan da bağırıyordu: - Seni alçak rezil! Böyle şerefli bir insana bunu nasıl yaptın?! Kâfir, kanlar içinde yere yıkıldı. Hamza döndü ötekilere. - Korkaklar! Yeğenimin dedikleri suçsa, bilin ki ben de Onun dinindeyim ve işte karşınızdayım. Haydi, yapın yapacağınızı! Kimseden çıt çıkmadı yine. Hamza, atına atlayıp Efendimizi bulmak üzere hızla uzaklaştı oradan. Sesi hüzün yüklüydü!.. Allahın Resulü, tenha bir yerde yüzünü Kâbe'ye dönmüş, düşünceli bir halde oturuyordu ki, Hamza'nın sessizce yanına yaklaştığını görüp buyurdular ki: - Terket bu kimseyi ki, ne babası vardır şu dünyada, ne amcası. Ne kardeşi, ne arkadaşı, ne de bir destekçisi vardır. Sesi hüzün yüklüydü. Hamza; - Ey yeğenim! dedi. Sana o muameleyi yapan Ebu Cehil'i kana boyadım. İntikamını aldım. Üzülme, sevin! Buyurdular ki: - Ey amca! Bütün müşrikleri katletsen bile, Kelime-i şehadeti söylemedikçe sevinemem...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.