"Ölsek de gam değil"

A -
A +

İlk müslümanlar, dertleşiyorlar: - Aaah ah! Kelime-i şehadeti bir kerecik olsun, şöyle yüksek sesle haykıramadık şu küffara karşı. Yoksa nasib olmayacak mı bu bize? Nihayet Efendimize arz ettiler bunu: - Yâ Resulallah! lütfen izin verin, dışarı çıkalım. Efendimiz sordular: - Ne için? Dediler ki: - Şehadeti, avaz avaz haykıralım şu küffara. Bundan sonra ölsek de gam değil. Gönlü kırık müminler Efendimiz teselli etti onları: - Ey gönlü kırık müminler, gam çekmeyin. O Allah ki, İbrahim'i Nemrud'un ateşinde yaktırmadı, İsmail'in boynunu bıçağa kestirmedi. Bizleri de bu düşmanın şerrinden kurtarır elbet. Müminlerin kalpleri ferahladı. Yüzleri güldü. Daha sonra Efendimiz ellerini açıp yalvardılar: - Yâ ilahî, bu otuzdokuz kişi ki, sana iman etmiş, can-ü gönülden kul olmuşlardır. Bu gariplerin gözyaşları ve gönül ateşleri hatırına bize acı. Kâfirlerin şerrinden koru. Şanı yüce biriyle bu dine kuvvet ver. Bu biçare müminleri sevindir! O anda Cibril gelip müjdeyi verdi: - Ey Allahın Resulü, hani dün Kureyş'in büyüklerinden birinin Müslüman olmasını niyaz etmiştin ya. İşte o duanı cenab-ı Hak kabul etti. "Ömer"i seçip senin emrine verdi. O şimdi buraya geliyor. Kalk, karşıla kendisini. Gelen, Ömer'di Az sonra kapı çalındı. Bilal-i Habeşî koşup baktı kapı aralığından. Fakat o da ne!? Hızla geri çekildi ve - Ömer!dedi korkuyla. Ömer gelmiş! Diğerlerini de bir korku sardı o an. Korkuları Resulullah içindi. Hemen Efendimizin etrafında halka oldular. Çünkü Ömer, kolay alt edilecek biri değildi. Ama Hz. Hamza yüreklendirdi onları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.