"İhtiyacın olursa bana gel!"

A -
A +

Manisa'nın Kula ilçesinde yatan bir velî var. Şah Süleyman Efendi... Talebesinden biri evlendi bu zatın. Mutluydular ama maddi sıkıntı çekiyorlardı. Derken çocukları olacaktı ve yaklaştı doğum günü. Ama bebeği sarmak için bir "bez parçası" bile yoktu evlerinde. Hanımı bir gün beyine dedi ki: - Efendi, ne olur, bu hâlimizi arz et Hoca Efendiye. Belki bir yardımı dokunur. - Olur hanım, söylerim, dediyse de, utanıp söyleyemedi. Birkaç gün, hep söylemek niyetiyle geldi dergaha. Söyleyemeden eve döndü. Hocası sezmişti... Doğuma birkaç gün kalmıştı ki, hocası çağırdı bu genci. - Evladım, sizin paraya ihtiyacınız yok mudur? Genç susup önüne baktı. - Siz yeni evlisiniz evladım. Çocuğunuz olur belki. Ve bir kese akçe uzattı kendisine. - Al şunu da, sıkıntı çekmeyin. Yine bir ihtiyacın olursa bana gel, çekinme. Delikanlı öptü hocasının elini. Sevinçle ayrıldı huzurundan. ??? Bu zat, bir gün cemaatine; - İslâmiyet, iki temel üzerine kurulmuştur! buyurdu. - Onlar nedir? diye sordular. Buyurdu ki: - Birincisi öğrenmek, ikincisi öğretmek. Bilmemek felakettir Ve ekledi: - İslâmiyeti bilmemek felakettir. - Felaket mi, neden? - Çünkü cahillik özür değildir. Ahirette "Öğrenemedim, bilmiyordum" gibi sözler geçersiz olacaktır. Ve ilave etti. - Bilmeden günah işleyen, iki kat günaha girer. - İki kat mı? - Evet. Birincisi "O fiili işlemesi", ikincisi ise, "O fiilin günah olduğunu öğrenmemesi"dir. - Öğrenmesi farz mıydı hocam? - Evet. Lüzumu kadar din bilgileri öğrenmek her Müslümana farzdır ve imkân dahilindedir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.