"Çektiğin yeter gel artık!"

A -
A +

Evliyanın büyüklerinden ve Tus şehrinde vefat eden Ebu Abdullah Turuğbadî hazretleri, bir gün topladı çocuklarını. Onlara buyurdu ki: - Evlatlarım, bu gece rüyada Resulullah Efendimizi gördüm. Sordular: - Hayırdır inşallah. Nasıl gördün baba? - Bana sevgiyle bakıp; "Ey oğul, dünyanın sıkıntısını çektiğin yeter. Artık bana gel" buyurdular. Çocuklar merak etmişlerdi. - Sen ne dedin baba? - "Baş üstüne" dedim tabii ki. Ama sordum hemen. Ne hediye getireyim? - Ne sordun? - "Yâ Resulallah!" dedim. "Size getirecek bir armağanım yoktur. Hediye olarak ne getireyim?" Çocuklar heyecanlanmıştı. - Ne buyurdular peki? - "Oğullarını getir!" buyurdular. Sevinçten hopladı çocuklar. - Öyle mi babacığım? - Evet. Şimdi söyleyin bana. Resulullah'ın huzuruna giderken hanginiz benimle gelir? Hanginizi götüreyim? İkisi de bir ağızdan, - Beni götür! diye haykırdılar. Bunun üzerine üç tabut yaptırdı o gün. Akşama doğru üçü de göç etti bu âlemden. ??? Bir gün sordu cemaatine: - Mümin olmanın alametlerinden biri nedir, biliyor musunuz? - Bilmiyoruz, dediler. Bir insanı kurtarmak! Buyurdu ki: - Bir insanın daha kurtuluşuna vesile olmak için çalışmaktır. - Yani emr-i maruf mu hocam? - Evet. Bir kişiye dinden bir mesele öğretmek, yüz nafile hacdan daha faziletlidir. - Öğretecek kadar ilmimiz yoksa hocam? - O zaman kitap verirsiniz. - Ne kitabı? - Ehli sünnet âlimlerinin Allah için yazdıkları ilmihal kitaplarından alıp hediye edersiniz. - Bu da emr-i maruf sayılır mı? - Elbette. O insan bu kitaptan okuyup öğrenir. Siz de bu sevaba kavuşursunuz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.