Altın kokusu!..

A -
A +

Cezayir'de yetişen velilerden Ebül Abbas Müsteganimî hazretleri zamanında bir genç ilim öğrenmek istiyordu. Yetimdi de. Annesi, hırkasına "dört altın" dikip, gönderdi ilim tahsiline. Genç, birkaç yer dolaştıktan sonra nihayet geldi bu zatın dergahına. Ve arzetti: - Ben talebe olmak istiyorum efendim. Mübarek zat; - Olur ama senden altın kokusu geliyor, buyurdu. Genç, şaşkın şaşkın bakarken devam etti mübarek: - Kalbinde dünya düşüncesi varken kendini ilme veremezsin evladım. Çocuk inkâra yeltendi. - Bende altın yok ki hocam. "Onları unuttun mu?" Büyük veli gülümsedi. - Annenin verdiği altınları unuttun mu? Genç iyice şaşırdı. - Hangi altınları efendim? - Hani hırkana dikmişti ya. O altınları soruyorum. Delikanlı mahcup olmuştu. Mübarek şefkatle baktı gence. - Sen talebe olmak istiyor musun evladım? - Hem de çok istiyorum. - Öyleyse o altınları fakirlere ver de gel. O zaman gerçek talebe olursun işte. Genç, - Peki efendim, deyip fırladı dışarı. Bir solukta o dört altını dağıtıp geri geldi. Derse başlayıp seneler sonra büyük bir âlim olarak döndü köyüne. İnsan, hedefsiz olmaz Bu zat bir gün buyurdu ki: - İnsanın yaptığı işlerde, mutlaka bir hedefi, maksadı, gayesi vardır. Bu da iki türlü olur. Sordular: - Onlar nedir hocam? Buyurdu ki: - İnsan, ya Rabbinin rızasını kazanmak için iş yapar bu dünyada, ya da insanlara beğendirmek için. - Evet hocam. - Eğer Allah için yaparsa çok iyi. Onun yardımcısı Allahü teâlâdır. Mübarek olsun. - Ya insanlar için yaparsa? - Bu çok kötü işte. Cenab-ı Hak onun işini insanlara bırakır ki, sonu hüsran olur muhakkak.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.