Bir balıkçı hikâyesi...

A -
A +

Hindistan evliyâsından "Muhammed Seyfullah" hazretleri, bir gün şunu anlattı sevdiklerine: Fakir bir adam, oltayla balık tutuyordu bir gün. Oradan geçmekte olan ülkenin padişahı bu garibi görüp yaklaştı ve; - Oltana ilk takılan şey ne olursa, sana onun ağırlığınca altın vereceğim, dedi. Biraz sonra oltaya, ortası delik "bir kemik" takıldı. Hükümdar; - Ne yapalım, şansın bu kadarmış, dedi. Ve o garibi alıp birlikte saraya döndüler. Adamlarına: - Bu balıkçıya, elindeki kemiğin ağırlığınca altın verin! dedi. - Başüstüne! dediler ve "o kemiği" alıp, terazinin bir kefesine koydular. Öbür kefesine de "altın liralar" koymaya başladılar. Bir, beş, on, yirmi, elli, yüz... Hayret! Kemiğin bulunduğu kefe, yerinden oynamıyordu. Halbuki "üç beş altın"ı zor tartardı görünüşte. Altın koymaya devam ettiler. Kefe doldu taştı, ama "kemik" tarafı bir milim bile oynamadı yerinden. - Bunda bir sır var, dediler. Ve derhal bir âlim çağırıp; - Bu işin sırrı nedir? diye sordular. Âlim, kemiği eline alıp şöyle bir baktı ve; - Bu kemik, "açgözlü" bir insanın göz çukurudur, buyurdu. Siz bunu tartmak için bütün hazineyi koysanız yine tartamazsınız. - Neden? - Çünkü doymaz. Bunu, bir avuç toprak doyurur ancak. Hemen koşup, "bir avuç toprak" getirdiler ve öbür kefeye koydular. Kefe anında yukarı kalktı. Edeb, müminin ziyneti Bir gün de "Edeb"ten sordular bu zâta. - Edeb ve hayâ, Müslümanın ziynetidir, buyurdu. Edebi olmayan, Allahü teâlânın sevgisine kavuşamaz. - Edeb'in tarifi nedir? dediler. - Edeb, büyüklerin emrine "Peki" demektir. - Yâni söz dinlemek mi efendim? - Evet. Söz dinlemeyenin edebli olmasından bahsedilemez. ------------------------------------ E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.