Sen niçin oynamıyorsun?

A -
A +

Tunus velîlerinden "Mahrez bin Halef" hazretleri, bir gün şunu anlattı sevdiklerine: Zaman-ı saadette on yaşındaki "Abdullah", babası bir harpte şehid olunca yetim kalmıştı. Bunun için kederli ve mahzundu. Gülmüyor, oynamıyor, ancak oynayan çocuklara uzaktan bakıp içli içli ağlıyordu. Onun bu halini kimse fark etmese de fark eden biri vardı: Sevgili Peygamberimiz... Bir gün Abdullah yine oynayan çocukları gözü yaşlı olarak seyrediyordu ki, Efendimiz usulca yanına yaklaşıp, şefkatle sordu: - Evladım, sen niçin oynamıyorsun bakayım? Yavrucak, başı yerde cevap verdi: - Benim babam yok ki, oynayamam. - Kardeşlerin var mı peki? - Hayır, kardeşlerim de yok. Bunun üzerine Efendimiz de ağlayıp, mübarek gözlerinden yaşlar süzüldü yanaklarına. Sonra, şefkatle başını okşayıp sordu tekrar: - Sen Hasan ve Hüseyin'i tanıyor musun oğlum? Abdullah, yine başı yerde cevap verdi. - Evet, tanıyorum. - Pekii, onlara kardeş olmak ister misin? Gözleri parladı birden. Başını kaldırıp baktığında Efendimizi gördü ve sevinçle cevapladı: - İsterim yâ Resulallah. - Peygamberin torunu olmayı da ister misin? Abdullah iyice neşelendi. Gözlerinin içi gülüyordu artık. - Evet, hem de çok isterim. - Peki öyleyse Abdullah. Sen benim torunumsun. Haydi tut elimden, bize gidelim. Birlikte eve geldiler. Abdullah mutluydu artık. Yetimliğini unutmuştu. Hane-i saadette yemeğini yedi ve güzel bir elbise giyip koşarak geldi oyun yerine. Ancak şimdi çok sevinçliydi. Yerinde duramıyor, "Ben, Peygamberimizin torunuyum!" deyip, neşeyle hopluyordu. Öbürleri ona gıbta ile bakıp; - Aaah! Keşke biz de yetim olsaydık da, senin kavuştuğun şerefe biz de kavuşsaydık, diyorlardı. > E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.