"Cuma namazında burada olsunlar!"

A -
A +

"Şems-i Tebrîzî" hazretleri, Konya'ya gelince, hazret-i "Mevlânâ" onu görüp âşık oldu. İkisi bir odaya kapanıp devamlı sohbet ediyorlardı artık. Günlerce, gecelerce... Fakat Mevlânâ hazretlerinin talebeleri, sevenleri ve şehrin ileri gelen âlimleri, bu hali beğenmediler. Ve bir Cuma gecesi... Âlimler Konya'yı terk edip Denizli'ye gittiler. Sebep, "Mevlânâ bizi bıraktı" diyorlardı. "Sultân Alâaddin", âlimlerin gidişine çok üzüldü. İçerledi. Ve ertesi gün "Sadreddîn-i Konevî"yi yanına çağırdı. - Efendi hazretleri, âlimler Konya'yı terk edip Denizli'ye gitmişler. - Evet sultanım, haberim var. - Onların böyle gitmelerine çok içerledim. - Ne yapmamı istersiniz sultanım? - Diyorum ki Denizli'ye gidesin. Onları toparlayıp, Konya'ya getiresin. - Hemen mi? - Evet. Cuma namazına burada olsunlar. - Başüstüne sultanım. Ve katırına binerek düştü yollara. Denizli'ye gidiyordu. İyi de Konya-Denizli arası, üç günlük yoldu. Cuma namazına ise birkaç saat kalmıştı. Sadreddîn-i Konevî, Allah'ın izniyle, "Bir an"da vâsıl oldu Denizli'ye. O âlimleri bulup sultanın emrini tebliğ etti. - Sultanımız sizi bugün Cuma namazına bekliyor. Âlimler; - Bu imkânsız, dediler. Konya üç günlük yol. Cuma namazına ise iki saat var. Buyurdu ki: - Siz "Peki" deyin. Hak teâlâ her şeye kâdirdir. - Âmenna, ama... - Haydi hazırlanın. Vaktimiz yok. "Pekâlâ" dediler. Ve bir tereddüt içinde bindiler hayvanlarına. Sonra mı? Henüz bir iki konak gitmişlerdi ki, Konya göründü karşıdan. Evet, Konya'ya varmıştı kafile. Hatta Cuma ezanı okunmamıştı bile. Pâdişâh çok sevindi. Teşekkür etti Sadreddin Konevi'ye. Âlimler mi? Onlar da görünce bu hârikulâdeyi, daha iyi anladılar "Sadreddin Konevi"yi...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.