Bu sofrayı kuran kaldırsın...

A -
A +
Yılı bitirirken Beşiktaş'ın "sarıp sarmalayan kitlesel gücü" yok edildi. Fenerbahçe camiası ise "sevimli" olmayı kendine yediremeyen bir tavrı devam ettirdi. Son olarak "yoğun sevgiyi" yönlendirip çoğaltabilecek isimlerden biri olan kaptan Semih'in ulusal platformda bir demeci de engellendi. Kalabalığın içinde gelen bir "azarlama" yöntemi ile. Hepsi "gerginlik" üretici davranışlardı. Tatsız davranışlardı. Eskiyen yılın sonunda iki nefsi müdafaa kisvesi altında "saldırı" mazharı olduk. Çabuk kapatıldı ve benim balık hafızalı meslektaşlarım çeşitli nedenlerden ötürü hafızalarının "geri dönüşüm kutusuna" atıverdiler. Ben kabullenemedim.. Bir tarafta "söyle o Sarvan'a, onun..." diye başlayan bir söylem biçimine takılı kaldım. Hakarete bile aracı kullanmak, kendisinin direkt olarak hakaret bile etmeye tenezzül etmediğini mi gösterir, yoksa cezadan kurtulmanın kıvrak yolları mı denenmiştir?.. Diğer tarafta, "Söyle o şerefsiz medyacı arkadaşlarına..." gibilerden bir hakareti dikkate almadan nasıl geçerdim. Birinin elinde "şerefölçer" var. Elinde "şerefmetre" ile dolaşıyor ve başkalarının şeref derecelerini ölçüyor. "Sen de 55 santim şeref var, sen de ise 12 santim..." Ya da... "Senin şerefin 225 gram, seninki ise bir kilo civarında..." kabilinden. Şerefini kaybettikten sonra nasıl yaşanır ki?.. Bu soruyu soru bile kabul etmeyen birisi bir başkasının şerefini ölçmeye kalkar ancak. Spor aleminin "şeref tayin merkezi" olarak kendini atamak, ne menem bir cesaret, nasıl bir gövde gösterisidir ki karşısındakiler korkar. Ya da onu ciddiye almazlar ve üstünde durmazlar. Hangisini isterse onu seçer elinde "şerefölçer" bir aletle dolaşanlar... Küfrün dolaylısını ve hakaretin ulak ile gönderilmesini de yaşadık. Ulak tüm mensuplara yaydı hakareti ve pek üstüne alınan da çıkmadı. Şeref kavramının limansız bir ada olduğunu kabullenenlerdenim. Orayı bir kez terk edersen bir daha dönecek bir limanın olamaz... Allah; bizi dik yürüyebilen bir canlı olarak yarattı. Hayvanlar alemi gibi dik yürümeyi reddetmek, bu imtiyazı kullanmamak, hayatın tamamını iki büklüm ve eğilerek yaşamak bana ters geliyor. O nedenle spor aleminin içine bırakılan birer bomba olarak nitelendiriyorum yıl biterken gelen iki füzeyi. Görmezden de gelemiyorum... Reddetmeyenleri de boyunlarını zatın "şerefmetre" aletine uzatmış sayıyorum. Küfrün direkt edilmeyenini de asla bir meydan okuma olarak algılamıyorum. Bu "kalpsiz" başkanlara söylemek isterim ki ve bilmeleri gerekir ki, "insanın en son kalbi yaşlanırmış..." Ve diyorum ki... Eğer herkesin kabul edebileceği bir şampiyon olan ve şampiyonluğu kimseyi acıtmayacak olan Sivasspor dışında, biraz da Trabzonspor'u buna dahil ediyorum, üç büyükten kim öne geçerse, geride kalan ve hatta en geride kalan üçüncü tarafından "bu lig sonu gelmeyecek bir lig" haline getirilecektir. Sonumuz hayır ola... >> Arda!.. Sevgili Arda... Galatasaray takımının kaptanlığını hayal etmen hoşuma gitti. Bir gün ulaşırsın umarım. Ancaaak... O kaptanlığın senin aklının ermediği kadar büyük bir değeri vardır. İyi oynamak ve güzel goller atmak yetmez. Golü atıp formanın armalı kısmını öper gibi yapmak hiç yetmez... Önce Bordeaux'lu Jürietti'ye kafa atmamayı öğreneceksin. Sonra bir gece yarısı saat 03:30 sularında bir gece kulübünün önünden evine dönerken Acun Ilıcalı'nın motorunu değil, çevireceğin bir taksiyi kullanmayı öğreneceksin. Sonra ilk aklına geleni söylemek yerine, ince delikli bir süzgeçten geçirerek ağır konuşmayı, tercihan içi dolu konuşmayı seçeceksin. Gece yarısı Porsche arabanı rakibinin düğününden dönerken duvara çarpmamayı öğreneceksin. Ondan sonra kaptan olmayı hayal edeceksin... Hayal ettiğin yerlerde bir lisede dirsek çürütmüş insanlar, ölümlerinden onlarca sene sonra adları haykırılan insanlar var, Avrupa ve dünyanın rekorlarını kırmış insanlar var çünkü... Turgay Şerenler, Metin Oktaylar, Uğur Kökenler, Mustafa Yürürler, Hakan Şükürler var... Ali Sami Yenlere, Ekenlere, Uraslara, Tanrıyarlara yaşın ve boyun yetmez diye onları seçtim... Anlamadıysan, uğra bir boş vaktinde liseye... Dediğim lise Beyoğlu'nda bir yerde. Anlatırlar sana yine de... >> Kayseri Arena Yılın son günü Kayseri'deydim.. Osman Tanburacı ve Altan Tanrıkulu gibi söz ve yazı ustası iki meslektaşımla Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Özhaseki ve kentin ileri gelenlerinin misafiri oldum. Davetin nedeni Kanal 38'in 5. kuruluş yıldönümüydü... Yönetim Kurulu Başkanı ve başarılı futbol takımının başkanı Recep Mamur'un mütevazı görüntüsü beni mutlu etti. İlk özel televizyonun doğumunu yaşayan biri olarak bir yerel televizyonun 5. yaşını pek de güzel kutladık. Spor müdürü Doğan Havur kardeşim artık Haydi Maça ailesine katıldı. Vee muhteşem bir stadın beton ve çelik putrellerini eksi 20 derecede sıkmaya çalışan nasırlı elleri sıktım. İspanya olmaz ama Anadolu'nun bağrına bir Ermenistan maçı ile açılış pek de güzel yaraşır. Kayseri Arena hazır... Ya Kayserililer!.. >> S-ÖZ "Şerefsizlikten daha sert bir yatak, daha keskin bir soğuk ve daha acı bir sefalet olamaz..." * Eichendorff >> POST-İT Dünya günlük güneşlik bir yer değil, tam tersine acımasız bir yer. Önemli olan yaşamın boyunca ne kadar yumruk attığın ve ne kadar devirdiğin değildir. Önemli olan sana ne kadar yumruk atıldığı ve senin ne kadar ayakta kalabildiğindir. Yaşamak budur... * Rocky Balboa >> Oğuz Sarvan üç gün boyunca 1.067 tartışmalı pozisyon tespit etmiş ve inceliyorlarmış. Ben ise bir stada verilemeyen sadece 3 hakem tespit ettim. Bunu da tartışır mısınız?..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.