Yedi dönüm Kurtlar Vadisi

A -
A +
Maçtaydım. Dönüp tamamını bir daha ve not alarak, üstelik kaydımı durdurarak seyrettim. Ardından servise konulan üç dakikalık özeti de ayrıntılı bir biçimde defalarca izledim. Gördüm ki, yayıncı kuruluş "hileli montaj" yoluna sapmış ve gerçeği gözümüzden kaçırmaya çalışmış. Özete göre "gizlenen" ve "görmezden gelinen" gerçeklere göre o gece Fenerbahçe'de sadece iki topçu suçlu, Galatasaray ise tüm kadrosuyla, seyircisiyle suçlu. Afedersiniz ama biraz "televizyoncuyum." Sorun maçta değil, öncesinde ve sonrasında... Üstelik "pusu" kod adıyla... Önce her şeyi tersine çevirelim. Aynı hakem ve aynı kadroyla Kadıköy'e taşıyalım. Gerilim dolu maçı kartsız ve golsüz getirin 90 artı 3'e. Kewell frikik atıyor olsun. Fenerbahçe ceza alanında "arkadan ve kalleşçe" Lugano'ya kafayı koysun. O yerde yatarken de "numara yapma" diye gelsin üstüne. Sonra "dövüş kulübü" devreye girsin ve ilk yumruğu Arda atsın Semih'e. Bu arada, kaleci Aykut 50 bin kişiye edep yerlerini "süreli" olarak avuçlayarak "hareket" yapsın. Sonra da ayağını baldırdan tutarak 93 dakika sonra birden ihtiyaç duyduğu "açma ve germe" hareketine başlasın... Çocuğun "sterching"i gelmiş olsun. "Adaletli" hakem 4 kırmızı ile işin içinden çıkarken en günahsız olan Lugano yanmış olsun. Bakın 50 bin kişi ne hale geliyor! DÖNELİM MAÇIN ÖNCESİNE Trabzonspor'un Bursa'da yediği ofsayt gol vardı net bir biçimde Sercan Yıldırım'dan. Bir hafta sonra "pansumancı" Fırat Bey gidiverdi Eskişehir maçına ve Eskişehir'i doğrayıp Trabzonspor'a kaybını ödedi ve sezonun en düşük notunu aldı. 6,5 bir hakemin 6 hafta kızağa çekilmesi demektir. Çekilmedi ama... Maçtan önce "Adaletli bir maç olacak ve tarafsız olacağım. Hakem öne çıkmayacak, hakem fark edilmeyecek" dedi. Bu ne demek? Benim çıkıp "otobüste yaşlı ve sakat bir bayan görürsem yer vereceğim" demem kadar abesle iştigal değil mi? İkişer kırmızı ile adalet dağıtmak nasıl bir "eyyam" olabilir? Pansumancılık şaheseridir final. Gladyatör sayfaları ile savaş ve ölüm kalım yazılarını ben mi yazdım? Yönetimler "bu maç sezona bedel, al bu maçı her şey unutulsun" demedi mi? Maçın öncesinde bir yemek bile yenemez ise iki takımın taraftarı ve oyuncusu birbirini nasıl sevsin? Hadi sevmesin ama "saygı" duyabilirlerdi mesela... GELELİM MAÇIN İÇİNE Selçuk kırmızıyı çağırarak oynarken hocası niye onun gibi sahanın o ana kadar en iyisi olan adamı kenara alır? O sırada bir faul vardır çizginin yanında. Emre Belözoğlu kötü düşmüştür. Fauldür. Belki sarı kart bile vardır. Ama dikkat edin Emre'yi kaldırmaya gitmektedir Sabri. Tepkiyle debelenen ise Emre'dir. Tıpkı arkadan kafa atan Aşık'a giden Lugano gibi. Ancak, Lugano "Ben bir şey yapmadım niye yatıyon lan!" cümlesinin İspanyolcası ile oradadır. Arada "büyük" fark vardır... Roberto Carlos faul bile olmayan bir pozisyonda iki takla fazladan atıp kart çağırır. Başına giden Galatasaraylılar ona dokunmaz ama tepki serttir. Nitekim Carlos top gibi sıçrar havaya... Lugano Baros'u döver ve faul atar. Yıllarca Bülent Korkmaz'ı öne çıkaran ve ondan "tiksinerek" söz edenler, "3 yılın Mematisi" Lugano'yu görmezden gelir. Gol atabilmek için "löp" bir pası eliyle önüne alan Güiza niye kartsızdır mesela... Daha önce hakaretlere uğrayarak afişe edilen ve "hırsız" kelimesi ile suçlanan Baros'un gördüğü muamele niye Güiza'dan esirgenir? Semih'in gözüne gelen lazeri gösteriyor bana özet, ama Volkan'ın edepsizliğini kaçırıyor benden. Arkadan kafa atan da Lugano, gerilimi kavgaya dönüştüren de... Ve tam o sırada "yeni Pascal Nouma" olma yolunda başarıyla ilerleyen Volkan kardeşimizin kasık ağrıları tutsun. Erkekçe çıkıp "evet kafa attım, evet ilk yumruğu ben vurdum, seyirciye yaptım kardeşim" diyecek yürek olmadığı için varsın saptırılsın gerçek. Maçın sonu daha büyük felaket... 68x105'e sığmayan, 7 dönüm arazinin yetmediği kavga, dışarıda, "saptırılmış" söylemlerle sürüyor. Volkan sallıyor, Semih sallıyor... Lugano "Ayağıma bastı" gibi bir "hafifletici sebep" uyduruyor. Külliyen yalan. İki kez dudağı ve burnu kanayan, bu nedenle maçın başında şort değiştirmek zorunda kalan Emre Aşık, yediği kafayla yere düşüp hırpalanan da o. Oysa maç sonu söylemler bambaşka. Kocaman Volkan'ın iftiraları ve Semih'in attığı ilk yumruğu gizleme çabası. Maç bittikten sonra Galatasaray marşı söyleyen gruba copla girişen çevik kuvvet de cabası. Yere düşmüş bir babanın yanında ağlayan çocuğunu kapıp bir dükkana sığınmaya çalışırken, kucağımda ve ağlayan bir çocuğu korumaya çalışırken sırtıma yediğim copun hesabını verecek bana Mahmut Özgener ve Oğuz Sarvan. Bunu bana borçlular. Komite oluşturup, komite mensuplarının hakemleri basından öğrendiği düzenin iki sorumlusu Oğuz Sarvan ve Yüksel Okçuoğlu ödemeye mecburlar bana. "Mahmut Sarvan" veya "Oğuz Özgener" federasyonu olarak tarihe gömülürler sonra... ŞiMDİ NE OLUR? Galatasaray Kadıköy'de 4 kırmızı gördü ve 7 kişi kaldı. Galatasaray Kadıköy'de 6 yedi ve el sıkmayı başardı. Galatasaray Kadıköy'de 4 yedi ve daha yıl geçmedi üstünden. Galatasaray 10 yıldır pek yenemedi rakibini... Ama hepsinde de yenilmeyi bildi. Ne yumruk attı, ne hakeme saldırdı, ne de seyirciye bir hareket yaptı. Bu maçın içinde olduğu gibi Semih'e tutulan lazer ışığını özete koyan ama Volkan'ı koymayan yayıncı kuruluş desteği de olmadı hiç Galatasaray'ın. İki takımın da cezaları arttırarak oyuncularına yansıtması, ama Federasyonun bu yapısına karşı birleşmesi gerek. Medyanın ölüp yeniden doğması gerek. Federasyon ve Hakem Kurulunun hemen gitmesi gerek. "Maçları 11'e 11 seyretmek istiyoruz" diyen yayıncı kuruluşun bunun demesinden 6 dakika sonra yorumlanan bir maçın içinden "bir kırmızı ve bir de ikinci sarıdan kırmızı olmalıydı" ile "kırmızının babası, kırmızı oğlu kırmızı" söylemlerini son iki-üç hafta içinde gördüm. Bunun da değişmesi gerek. Oysa... Değişmeyen tek şey, bunların değişmeyeceğidir... >> S-ÖZ Genel anlamda entelektüeller spor dünyasına, sporculara acımışlardır. Onları küçümserler genellikle. Spor yapmak için ellerini bile kullanamayanlara nasıl saygı duyulabilir? Bunlara göre futbolcular aptaldır, onlar ve taraftarlar kafasız alkoliklerdir. (Pascal Boniface) >> POST İT Kurtlar Vadisi'nin Ali Sami Yen versiyonundan sonra Mahmut Bey çıktı ve Federasyonun "makro hedeflerinden" söz etti. Sonra görüntülerden yararlandıkları cezaları açıkladı. Sabri tedbirsiz de Volkan da tedbirsiz. Kafa kafaya horozlandıkları pozisyonun ardından açık küfrü dudaklarından okunan Belözoğlu maçın içinden pir-ü pak çıktı. Zavallı Federasyonum benim... >> Lincoln'ü oynatıp ondan medet uman Galatasaray, bana göre onu Galatasaray yapan geçmişinin büyük değerlerini, etik değerlerini buruşturup çöpe attı.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.