Adaların sevdalısı

A -
A +

17 milyon insanın belki de 15 milyonunun adımını bile atmadığı İstanbul'un Adaları'nda, oraya aşık, orada huzur bulan, sevgi çemberini genişleten, ömür uzatanları kıskanmamak elde değil... Ada vapurlarının "yandan çarklı" günlerinden, bu günün tek çifte kürekli balıkçılarının hoyrat dalgalara, görüş açısını kapatan sise rağmen hız kesmediği deniz trafiğinde, Ada'ya ayak basmak, Ay'a ayak basmak kadar mutluluk verir insana... Fayton sefasının tek zevk alınacağı yerdir o Adalar... Herkesin, herkesi tanıdığı sabahın en sönük ışıklanmasındaki "Günaydın" en karanlığındaki "Hayırlı geceler" vedasına kadar geçen zamanda, Adalı olmak bahtiyarlığını yaşamışları, hep kıskanmışızdır biz... *** Necmi TANYOLAÇ spor basının şüphesiz "1 numarasıdır." Onunla çalışmak bahtiyarlığına erişmiş bizler ise, meslek hayatımızın en unutulmaz insanını hep başımızda "taç" olarak taşımışızdır. Bir kutsal emanet gibi... Saygımızı eksik bırakmamak adına, önünde hep "el pençe" durmuşuzdur. Onun gözlerinin içindeki spor gazeteciliğinin hâlâ sönmeyen kıvılcımlarının hep üzerimize sıçramasını beklemişizdir. Çünkü o insanın spor heyecanı hâlâ sönmeyen alevler gibi vücudunun en derinliklerinde, bir yanardağ misali püskürmeye hazırdır sanki... Necmi TANYOLAÇ sadece bir usta değil, bir baba, bir ağabey, sıkıntılı günlerde baş vurulan, mutlu günlerde hep aranılan, dost sohbetlerinin de vaz geçilmez muhabbet arkadaşıdır. *** "Adalar dediğin ne kadarcık yer...Kınalıada'da öksüren, Burgazada'da; Heybeliada'da hapşıran, Büyükada'da duyulur" der Necmi Tanyolaç... Onun Ada'ya gelişinde yolunu gözleyenler, eve gidişini geçiktirecek her türlü manevrayı yapar. Spordan politikaya, tekneden "Kırlangıç" avına kadar, sohbetlerin de "1 numarasıdır" o... "Ana gibi yâr, Ada gibi diyar olmaz" sözcüklerinin mucidi Tanyolaç, Adalar'ın "nazlı çiceği" mimozalar için de bakınız neler söyler: "Mimoza, nadide bir çiçektir. Her toprakta büyümez. Her havayı solumaz. İspanyolca'da anlamı da 'nazlı çiçek'tir zaten." Necmi Tanyolaç da bizim spor basınımızın mimozasıdır! Onun tek farkı, mimoza gibi nazlı olmamasıdır. Nadidedir, zariftir, saygı ile önünde düğme iliklenilecek, sevgi ile ellerinden öpülecek adamdır. *** "8.15 vapuruna" binenler, Ada'dan kalkan bu "özel vapurun" en önemli şeref misafirinin Necmi Tanyolaç olduğunu mutlaka bilir. Tanyolaç'ın "8.15 Vapuru" adı altında topladığı yazıların lezzeti damağında kalanlar "Martılı Kahve" ile tiryakiliği yakalamışken, şimdi karşımızda "Bir kahvenin 40 yıl hatırı varmış... Ona bir eş gerekiyordu... Öylesine hasrettiler ki, üçüncüyü hazırladık... Şimdi elinizde, evinizde... Özlemle sunuyorum" kibarlığı içinde kaleme aldığı "Adanın Yeşil Çamları" adlı kitabı, şimdi artık bizlere emanet... Okuduğunuzun farkına ve doyumsuzluğuna sınır koymadan bir "Ustanın" kalemini nasıl bir ressam fırçası gibi kullandığını görün bu kitapta... Biz onunla, hayatımızın en güzel günlerini geçirdik... En gururlu, en şerefli, en mutlu... Onunla çalışma bahtiyarlığına eriştik... Onun bazen fırçasını, bazen babacan "makasını" yanağımızda hissettik... O cebimize para, parmağımıza halka, çocuğumuza yuva kuran 1 numaradır... İmkân olsa da, ömrümüzün kalan kısmından ona seneler verebilsek... Çünkü Necmi Tanyolaç'ın bizim üstümüzdeki hakkını ödeyebilmek kolay bir iş değildir. Çünkü o bir mimoza kadar nadide ama nazlı değildir... O bir spor sevdalısı, o bir Ada sevdalısıdır... "Adanın Yeşil Çamları" bir kitap değil, bir ömrün geçtiği bir eser sanki... Şükrü Tunar'ın Hüzzam eserindeki gibi acıklı değil... Sadece sevdaların ve dostlukların ipeksi dokunuşlarla anlatıldığı bir eser o... Necmi Tanyolaç'ın bizim ellerimize bıraktığı en son yavrusu... Allah sizi başımızdan eksik etmesin, çok yaşayın saygıdeğer insan, "1 numara" büyük usta!... İthal şampiyonlar! Bora... Cem... Şirin... Melek... Onlar bir arkadaş dörtlüsü değil... Mahallenin komşu çocukları hiç değil... Onların "Bir elinde ayna, umurunda mı dünya" sözcüğüyle hiç ilgisi yok... Çünkü onlar, bir minik topa, en ustalık gerektiren zarafetle dokunan masa tenisi milli takımının 4 gülü... İtalya'nın Pescara şehrinde devam eden Akdeniz Oyunları'nda göğsümüzü kabartan (!) bu dört isim, şimdilik önüne geleni deviriyor. Kim mi onlar? Wang... Zeng... He... Hu... Asıl isimleri bu... Çin'den ithal Türkler... Yâni "Devşirme" milliler... Onlar madalya alacak, İstiklal Marşımızı çaldırıp, bayrağımızı göndere çektirecekler. Sonra da bizler, bayram yapıp nara atacağız: "Şampiyon buraya, yumruk havaya" Vah Türk Sporum vah...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.