Taktik değiştirdiler!..

A -
A +

Hristiyan Batı âlemi, tarih boyunca İslamiyetin amansız bir düşmanı olmuş; bu düşmanlığın sonucunda Müslümanlar akıl almaz vahşetlere, katliamlara maruz kalmışlardır. Şimdi son senelerde, bu vahşetler için özür dileyip, dost olmak istediklerini söylüyorlarsa da samimi olmadıklarını bazı davranışları göstermektedir. Geçmişi incelemiş, Hristiyanların hâleti ruhiyesini bilen herkes bu davranışlarının, bir taktik, yeni bir saldırı metodu olduğunu hemen anlar. Çünkü bunlar, zamana zemine göre yeni stratejiler geliştirirler. Mesela, geçmişte müsteşrik faaliyetleri çok yoğundu. Müsteşrikler, doğunun kültürüne, diline, dinine vakıf kimselerdi. Yaptıkları çevirilerde, incelemelerde, konferanslarda tespit ettikleri hassas meseleleri kendi menfaatleri doğrultusunda yanlış yorumlayıp, Müslümanları İslamiyetten uzaklaştırmak istediler. Dikkat edilirse son yıllarda müsteşrik faaliyetleri neredeyse kalmadı denecek kadar azaldı. Çünkü, artık buna lüzum kalmadı. İçeride yetiştirdikleri, satın aldıkları kimseler müsteşrikleri aratmıyorlar. Hatta bunlar içimizden birileri olduğu için, etkiledikleri saha daha da genişledi. Daha çok taraftar buldular. İNGİLİZ CASUSUNUN İTİRAFI!.. Kendilerine çok taraftar bulmaları da, birkaç yıllık çalışmanın ürünü zannedilmesin. Bu 150-200 yıllık bir çalışmanın meyvesidir. Meselâ, İngiliz casusu, Hempher hatıratında yapılan çalışmalarının ne kadar uzun vadede olduğunu bakınız nasıl anlatıyor: "İstanbul'da Basra'da uzun seneler, Müslüman kılığında, Müslümanları dinlerinden döndürmek, en azından saptırmak için yıllarca canla başla çalışmama rağmen gözle görülür bir netice alamamıştım. Bir ara ümitsizliğe kapılıp, Londra'ya döndüm. Hariciye Nezaretindeki amirime, 'Ben bu işte başarılı olamadım, beni bu görevden alın!' dedim. Hariciye Nezaretindeki amirim bana şöyle dedi: 'Sen böyle birkaç senede netice alacağını mı zannediyordun. Bu ektiğimiz tohumların meyvelerini ne sen göreceksin ne de ben. Ne de bizim çocuklarımız. Bunların meyveleri ancak 150-200 yıl sonra alınacak!.." Hempher, 1730'lu yıllarda bu faaliyeti gösteriyordu. Gerçekten de ikiyüzyıl sonra, 1900'lü yıllarda meyvelerini toplamaya başladılar. Şimdi bir Müslüman, Hristiyan olur mu, konusuna gelelim: İslam tarihi boyunca, dinini bilen samimi bir Müslümanın din değiştirip Hristiyan olduğu görülmemiştir. Bütün baskılara, her türlü dünyalık vaadlere rağmen bunun mümkün olmadığını gören, Hristiyan âlemi taktik değiştirdi. İslam dünyasında "Dininden haberi olmayan, dinini yaşamayan, sadece ismi Müslüman bir halk" meydana getirmek için yoğun faaliyete girişti. ZATEN MÜSLÜMAN DEĞİLLERDİ!.. Bugün artık bu çalışmanın meyvelerini tek tük de olsa almaya başladılar. Türklerden de çeşitli vaadlerle, Noel ayinlerine katılan, bir müddet sonra da Hristiyan olanlar ortaya çıkmaya başladı. Bu kimseler, aslında Müslüman iken Hristiyan olmuş değillerdir. Zaten Müslüman değillerdi. Çünkü "Dinini bilmeyenin dini olmaz" sözü meşhurdur. Şimdi buna ağırlık veriyorlar. Yaptıkları, "Hristiyanlık da bir dindir, onlar da Cennete gidecek. Bunun için bunları düşman bilmemek gerekir. Geçmişteki olanları bir tarafa atıp, bunlarla dost, kardeş olmalıyız" gibi yoğun propaganda ile Hristiyanlığı sevdirme çabasına girdiler. Bu propagandaların tesirinde kalan kimseler, "Mademki onlar da Cennete girecek ha Müslüman olmuşsun ha Hristiyan ne fark eder" düşüncesine kapıldılar. Hristiyanlığın belli başlı bir kuralı da olmadığından, "Haftada bir kiliseye gider ayine katılır, sonra da her istediğimi yapar, istediğim gibi yaşarım" anlayışı Hristiyanlığı cazip hale getirdi. 150-200 yıllık çalışma planının hedefi de buydu zaten. Nihai hedefleri ise, dünyanın tamamını Hristiyan yapmak! Onların bir hesabı varsa, tabii ki Allahü teâlânın da bir hesabı var!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.