Sevgili Ahmet Çakar diyor ki: "Hakemleri yazboz tahtasına çevirip manipüle eden, Ulusoy döneminde kara listeye alınan 4- 5 hakemin niye kafalarının kopartıldığını açıklayamayan bu MHK, Türk futboluna yakışmıyor. Oğuz Sarvan'a soruyorum. Sen, yukarıda bahsedilen hakemleri bitirdin. Bir de üstelik namus ve şereflerine kefil oldun. Peki o halde niye bitirdin? Siz şeffaf ve mertçe konuşmazsanız hakemleriniz de aynı sizin gibi düdük çalar. Bugün sağır sultan bile biliyor ki, hakemlikleri bitirilen bu kişiler kulüp başkanlarıyla ilişkisi olan ve yanlış işlere yöneldiği iddia edilen hakemler. Çıkın aslan gibi bunu açıklayın. Aksi halde komik oluyorsunuz." Ben de diyorum ki: "Aslında" bu hakemler, "kulüp başkanlarıyla ilişkileri olduğu için değil, bazı kulüp başkanları istemediği için" bitirildi!.. Türk Futbolunda, Türk sporunda "adalet mekanizması iyi işlemediği, iyi işletilmediği için", hiçbir "belge, delil ve tanık ortaya konmadan", mahkûm edilerek ipleri çekilen, "bir amatör maça bile verilmeyen", eğitim çalışmalarına çağrılmayan bu hakemler, ne yazık ki, hayatları boyu "OS damgasını yemiş olarak" yaşayacaklar!.. Bir hukuk devletinde "insan haklarına aykırı olduğu" açıkça ortada olan "böylesine insafsız ve izansız bir uygulama" konusunda, "ben olsam" ta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne kadar gider ve hakkımı arardım!.. Ve de hem spor teşkilatını, hem federasyonu, hem de Hakemler Birliği'ni fena hâlde mahcûp ederdim!.. "Onlar" bu yolu seçmediler ve sadece "ah" ettiler!.. "Ahları" da tutuyor ve her hafta "hakem skandalları" yaşanıyor; olan da hakemlere oluyor; Oğuz Sarvan'ın umurunda mı?.. Galatasaray kan kaybediyor!.. Hürol Bilâl, sözüne de özüne de güvendiğim "can dostum" bir meslektaşımdır!.. Sevgili kardeşim Hıncal Uluç'un, Galatasaray Sağlık Kurulu'nu, "bir çok meslektaşımız gibi", ağır şekilde eleştirdiği günlerde, o da "sağlık kurulunu ve onun başındaki doktoru savunan" ve "Hıncal Uluç'u ağır şekilde eleştiren" bir yazı yazdı. Biliyordum ki, Hıncal, Hürol'un "en çok sevdiği" insanların, "en çok beğendiği" yazarların başında geliyordu; onun için "yazısındaki üslûp" beni çok şaşırtmıştı!.. Sevgili Hürol ile telefonda "Galatasaray Sağlık Kurulu'nun başındaki Hocamız üzerine uzun süre sohbet ettik"; bana, "Hocanın, ne kadar değerli bir bilim adamı ve doktor olduğunu anlattı"; anlattı da, ben "sakatlıkların neden bu kadar uzun sürdüğü, neden tekrarladığı, neden sık sık rastlandığı" konusunda bir türlü tatmin olmadım; "Teknik adamlar, doktorları dinlemiyormuş" imaları da beni tatmin etmedi!.. Araştırdım; sonuç şu: 1 - Bir insan, çok değerli bir "doktor", çok değerli bir "bilim adamı" olabilir ama "spor hekimliği" ve de "sağlık yöneticiliği" başka şeydir!.. 2 - Galatasaray'da "eksik olan" spor hekimliğidir, sağlık yöneticiliğidir!.. 3 - "Yeniden sakatlanan" bazı oyuncuların, Sağlık Kurulu'nun "bütün ikazlarına rağmen", teknik heyet tarafından "tam iyileşmeden sahaya sürüldükleri" iddia edilmekte ve "sakatlıkların tekrarlanması" buna bağlanmaktadır ki; bu da Sağlık Kurulu'nun "derhal değiştirilmesi gerektiğini" ortaya koymaktadır!.. O sağlık kurulu ve o sağlık kurulu başkanı "söz dinletemiyorsa", göreve nasıl devam eder?.." Bıraksınlar, "söz dinletecekler" gelsin göreve, yazık değil mi, o futbolculara ve Galatasaray Futbol Takımına?.. Sorular!.. "Beşiktaş'a ne oluyor?.." Futbolumuzla ilgili herkes birbirine bunu soruyor!.. Bana da soruyorlar; ben de "gülerek" cevaplıyorum: "Dereyi geçerken, Denizli'de boğuluyor!.." Benim de bir sorum var: Skibbe için, "bunca olana rağmen", durmadan "Sabır gösterilmeli" diyenler, şimdi neden "aynı" sabrı Mustafa Denizli'den esirgiyorlar?.. Çelişki!.. Sevgili Sonay Metin, "forvetarkasi.blogspot.com" sitesinde, spor medyamızın "iki yüzünü" ortaya koyan "nefis" bir yazı yazmış!.. Fotoğraflarla güçlendirilmiş yazısında "özetle" diyor ki; "Hakan Şükür'ün, 'Artık yaşlandı, işe yaramıyor' kampanyaları arasında" attığı bir golden sonra, ellerini göğe doğru kaldırarak 'Allahım ne büyüksün' dediği için, ne cemaatçiliği, ne tarikatçılığı bırakılmış, inançları baş konu edilmiş, Kaptan'a hakaretler yağdırılmıştı. Ama, Emre Belezoğlu, 'benzer' eleştirilerin moralsizliğini yaşadığı şu günlerde, Denizlispor'a attığı golden sonra, 'secde ettiğinde', kimsenin sesi sedası çıkmadı; 'aynı hareketi', acaba 'Galatasaray forması giyerken yapsa idi'; ne olurdu? Hakan'a yapılan ona yapılmayacak mıydı? Ya da Hakan Şükür futbol oynamaya devam etse ve attığı bir golden sonra bu hareketi yapsa, neler yazılacaktı?.." "Siz ne dersiniz sevgili okurlarım"; hatırlayın bakalım; Galatasaray'da iken Emre'nin de "inançlarıyla ilgili" yoğun haber eleştiriler yapılmamış mıydı?.. Büyük tuzak!.. Bunu hep yapıyorlar; Galatasaray da yapıyor, Beşiktaş da, Fenerbahçe de!.. Soruyorum; "büyük kulüplerin" yöneticilerinde utanma, sıkılma yok mu; olmaz mı?.. Sivasspor, "ligde de, puan cetvelinde de başa oynadığını" ve "şampiyon olabileceğini" gösteriyor!.. Ve de ligin ilk yarısı biter ve ocak transferi gelirken, "Sivasspor'un en iyi oyuncularına transfer teklif etme yarışı" başlıyor!.. Peki kardeşim, "bu oyuncular 4 - 5 hafta içinde gökten zembille inmediler ya"; kaç yıldır "Sivasspor'u üst sıralarda mücadeleye soyunduran oyuncular" bunlar, neden "sezon başlamadan, normal transfer ayında parayı bastırıp almadınız?.." "O zaman parayı bastırıp alsa idiniz", Sivasspor da "o para ile", takıma gerekli transferleri yapma imkânına kavuşurdu; şimdi Sivasspor "gidecekler ayarında futbolcuyu" ne kadar zamanda, nerede bulsun; bu bir!.. Yoksa, niyetiniz "çok zaman yaptığınız gibi", transfer etme yerine, "kafa karıştırarak" Sivasspor'un "zirve yarışındaki mücadelesini negatif olarak etkilemek" mi, bu da iki!.. "Üç para etmez" yabancılara verdiğiniz "onca paranın yarısı ile" ve de "edepli olarak" normal transfer aylarında Türkiye'nin her kulübünden "oyuncu almanız mümkün iken", neden bu "çirkin" yola başvuruyorsunuz?.. Yazıklar olsun!..