Futbol: Öldüren cazibe...

A -
A +
Şimdi hepimizin dilinde "yeni yapılanma" var. Bunun "açılımı" ise henüz yok. Aslında "ölüp yeniden doğma" zamanımız çoktan gelmişti. Yeni yapılanma; yeni oyuncular, yeni taktikler gibi işin görünen kısmını kapsıyorsa varsın yerinde kalsın. Ancak spor felsefesini, küçüklere ve gençlere futbol oyununu oynatarak öğretmek ile ülke insanında bir "futbol kültürü" oluşturmak üzerine kurulacaksa buyursun gelsin. Ama bunu bu federasyon yapamaz. Esas onların istifa etmesi gerekirdi. Fatih Terim "gerilimden" beslenen bir karakterdir. Onu farklı kılan ve başarılarına götüren de başarısızlığı yaşatan da bu kimliğidir. Türk futbolunun en özel figürüdür. Oyuncularını da "gerilim" ile beslemesi özündendir. Hep böyleydi ama nedense "başarı" kıstasını koymadığımız için, koyamadığımız için; o suçludur... O zaman "yeni yapılanma" meselesini kurcalayalım... Beden ve beyin eğitimi Beden eğitimi dersini haftada ikiden haftada bire indiren ve onu da zorunlu olmaktan çıkarıp "seçmeli" yapan bir ülkenin, beden eğitimi ve aktif spor yapma dersini her sabahın ilk dersi olarak zorunlu kılmış, ilk teneffüsü bu dersin ardından yarım saat verip duştan sonra matematik veya biyoloji dersine öğrencisini alan bir ülkeyi geçmesini istedik ondan. Geçemeyince de dört metre yanında ona ana avrat küfür eden, üstü kulüp formalı birkaç "kompleks abidesi" gurbetçiden koruyamadık. Londra'nın içinde 189 tane ışıklı çim saha olduğunu biliyor musunuz? Çocuğunuzun futbol oynamasını istiyorsanız, götürmeniz yeterlidir. Hemen yaş gurubuna alıp başına ehliyetli bir hoca verirler. Ona küfür eden adam şayet Türkiye'ye "kesin dönüş" yapmış olsaydı, apartman aralarından ve caddelerden dolayı arsa bulamayacak olan çocuğu, okulda da yasaklandığı için futbolla sadece "play-station" oynayarak iştigal edebilecekti. Adanalılığı üstün geldi İtalyan yanına ve patladı bizimki... 200 bin eurosunu fazla bulduk. Çarpı on iki; eder 2 milyon 400 bin euro. Hiddink ise sadece kendine 12 milyon euro istiyor, altındakileri hariç tutuyor, sözleşmesine birinci madde olarak "Avrupa'da bir kulüp takımını da çalıştırmak" maddesini koyuyor, ayrıca görevden alınırsa "bu ülkenin donunu da alır öyle giderim" maddesi hariç. Scolari Özbekistan'ın Budyonkor takımından sadece kendisine ve çıplak olarak 4,5 milyon euro alıyor. Bizim Adanalı sinyor ise Daum ve Rijkaard'ın üçte birine, Denizli'nin yarısına çalışıyor. Tazminatı işletmeden ayrılması da cabası. Demek ki bizim orta öğretimden başlayarak her gün bir saat aktif bir spor yapabilme saati ve olanağı sağlamamız, ayrıca ardından bir saatte "spor ve futbol kültürü" dersi koyup hem bedenlerini, hem de beyinlerini eğitmemiz gerek ülke insanının. KARİYER SKALASI Özgener'in gözdesi Hiddink şimdilik. Ne yaptı bu adam, sahanın kenarında çok ciddi durmaktan başka ve kulübeye çok yakışan bir teknik direktör olmaktan başka? Rusya'nın başında Avrupa Şampiyonası'na geldi. Onu 4 atıp eleyen çıktı, ama bize kimse 4 atamadı. O evine dönüp kalan maçları TV'den izlerken biz iki maç daha oynadık kafası sarılı, ayağı sargıda olan 14 kişiyle, Topal'ı da stoper oynatarak. Bir önceki Dünya Kupası'na "ev sahibi" olmasaydı katılabilir miydi? Katıldı ve onu "biz" yendik, arkasından teneke çalarak gönderdiğimiz Şenol Güneş ile. Avustralya'yla katılamasa döverler adamı ve sadece renk oldu oralarda. Hiddink'in hiç UEFA Kupası yok mesela... Üç gün önce Rusya'nın başında Luzhniki Stadın'da, suni çime çektiği Almanya'yı, 77 dakika 10 kişi oynayan Almanya'yı, Alekseyev, Alinnikov, Progrebniyak, Archavin'li "tam" kadrosuyla yenemedi. Üstüne yenildi... Play-off'larda bana göre Rusya ile Bosna şayet birbiri ile eşleşmezse ikisi de gidemeyecek... Eee, biz de gidemedik... Bir, sıfırdan, 15 milyon euro, 260 bin liradan büyüktür ama Hiddink, Terim'den büyük değildir. Bu mudur yeni yapılanma?.. Wolfsburg'u attığı 26 Bundesliga golüyle şampiyon yapan Dzeko, 24 milyon euro. İbiseviç, Müslimoviç, Misimoviç, Rahimoviç hakeza. Hepsi tek adayımız Arda'dan pahalı ve majör lig oyuncusu. Hatta biri Avrupa'nın tüm liglerinin asist kralı. Bizimki onları bir sezon önce küme düşen, bu yıl da küme düşmemeye çalışan Tuncay'la yenmeye çalıştı. Yine de Blazeviç'i ayağından asmalılar. Çünkü bu Bosna, ikimizin arasındaki 6 puandan 4'ünü bize vermek zorunda kaldı ve bu nedenle gurubun birincisi olamadı. Rijkaard futbol görgüsü ve kültürüne sahip ülkelerden geldi ve bizimkini de öyle sandı ve kamp yapmayı kaldırdı tıpkı Barcelona'da yaptığı gibi, 5 hafta sonra kamp yaptırmak zorunda olduğunu anladı... Gelen yabancı ya Daum gibi "halkla ilişkiler" ile "medya beklentilerini" çok iyi bilecek ve "tiyatro" oynayıp bizi "tavlayacak", ya da "ben nereye gelmişim yahu" diye hemen kaçmanın yollarını arayacak. Özentimiz kompleksimiz Gelecek bir yabancı hoca, bir hazırlık maçında sahadaki Emre'yi yanına çağırıp başını okşasa "işte babacan hoca, sıcak yakınlaşma" ile Emre'yi yanına çağırıp herkesin göreceği şekilde azarlasa "işte otorite kardeşim" ikileminden kurtulmamız da "yeni yapılanma" kapsamına alınmalıdır. Fatih Tekke kıyameti koparanların şunu görmeleri gerekir mesela. Niye bu oyuncu Slovenya ile Bosna maçlarında o kadar işin içine girmedi de tek röportajını Belçika maçı öncesinde verdi ve milli takımı istedi?.. Çünkü onu Zenit'te kadro dışı bırakan Dick Advocaat'ın Belçika'nın başında ilk maçıydı ve Tekke onunla oynamak istiyordu. Milli takımın önüne geçmişti kişisel ihtirasları. Milli takımı kullandırmadı bizimki... Ama bunu dillendirmeyecek kadar "dedikoducu hoca" kavramından uzak duracak kadar delikanlılık yaptı bizimki... Hürriyet Gazetesi Ercan Saatçi'yi sporunun başına getirdi. Getirebilir. Beğenmezseniz okumazsınız. Böyle bir kimliğe Galatasaray siteleri de demokratik hakkını kullanıp tepki koyar. O da olur. Buna Fenerbahçe siteleri cevap verir sertçe. Bu da olur. Ancaak... antu.com'un bu cevabı verirken işe Hıncal, Fatih Altaylı, hatta üstüne 25 yılın gazetecisi ve te- levizyoncusu Fuat Akdağ'ı katması kabullenilemez. Buna spor basınının tepki koymaması ise asla kabullenilemez. Akdağ 2001 yılında "artık takım tutmuyorum" diye bir "deklarasyon-bildiri" yazısı yazıp, "çocuğumu götüremediğim maçlarda takımı tutsam ne yazar" yaklaşımını nefis aktarmıştı yanlış hatırlamıyorsam. Oysa yıllardır Galatasaray izleyen ve yazan İlhan Söyler de, Halil Özer de Fenerbahçelidir. Dikkat buyurun, üstelik Fatih Altaylı'nın gazetesinde bir Fenerbahçeli spor müdürü vardır. Ancak bu saydığım isimlerin hepsi "gazetecidir..." Ga-ze-te-ci... Saatçi ise sadece Fenerbahçe seyreden, diğer takımları ise Fenerbahçe ile oynadıkları maçlar dışında hiç seyretmemiş bir yazardır. Buna tepki koymadığımız için yeni yapılanma içinde, spor basını da "istifa" etmelidir toptan... Özetle... Bir yabancı için ona verilecek paranın birkaç lirasında bile bir vergi mükellefi olarak payım olacağı için, payıma düşeni "haram" ediyorum. Federasyon'un, üç takımdan başka bir şampiyon çıkaramadığı için, mesela Abdullah Avcı'yı göreve getirip arkasında sağlam duracak cesareti olmadığı için istifasını istiyorum. Biz spor basınımızın kafası değişmeden Türk futbol efkar-ı umumiyesinin beden ve beyin eğitiminin hayal olduğunu söylüyorum. Böyle devam ettiği takdirde kim gelirse gelsin birilerinin ona karşı çıkacağını da biliyorum. "Terim ile Dünya Kupası finallerine gideceksek, elenelim daha iyi" diyen kulüpçü özürlüleri, biz spor basının oluşturduğunu söylüyorum ve hepimiz istifa etmeliyiz diyorum.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.