Eskiden 'bıyıksız' erkek görmek çok zordu

A -
A +
HER DÖNEM ÖNEMLİYDİ Vaktiyle sakalsız ve bıyıksızlar adamdan sayılmazdı. Sakal rağbetten düştüğü zaman bile bıyık saltanatını korudu. Her bıyığın ayrı bir ismi ve raconu vardı... 10'DAN FAZLA ÇEŞİT Ahmed Rasim Bey bıyık çeşitlerini; yastık bıyık, karanfil bıyık, pos bıyık, pala bıyık, dudak örten, keçiboynuzu, kırpık bıyık, fırça bıyık, tavşan bıyık, tek bıyık... diye sayar Eskiden 'bıyıksız' erkek
görmek çok zordu Geçenlerde gazeteler başvekilin İsmet İnönü'yü bıyığından dolayı Hitler'e benzettiğini yazdı. İyi ama o zaman zaten badem bıyık pek moda idi. Kulağı az işitiyor diye de Beethowen'e benzetilecek değil ya! Bana kalırsa İnönü'nün Hitler'e daha çok benzediği hayli hususiyeti var. Dersim ve Varlık Vergisi vesilesiyle ayyuka çıkan faşizm sempatizanlığı ve bilhassa Yahudi düşmanlığı mı, önce yenip sonra yenilmesi mi, tek parti diktatörlüğü mü, "Führer"in Türkçesi olan "Milli Şef" unvanını taşıması mı desem... Bıyığa rağbet artıyor mu? Neyse biz bıyığa dönelim. CNN, bıyıklı erkeklerin son elli seneye nisbetle arttığını söylüyor. Daha evvel bıyık ve sakal dünyanın her yerinde erkekliğin sembolü sayılır; bıyıksızlık masonluk alâmeti görülürdü. 50'lerden sonra geylerin bıyığa rağbet etmesi üzerine millet ürküp bıyığı terk etti. Biz Türkler hâlâ bıyıklarımızla tanınıyor olsak da bizde bıyık bırakanların sayısı artık eskisi kadar değil. Osmanlılarda sakalsız ve bıyıksız, adamdan sayılmazdı. Din kaynakları erkeklerin bıyıkla beraber sakal bırakmasını, sakalının alt dudaktan bir kabza, bıyığının ise kaşları gibi olmasını şiddetle tavsiye eder. Yavuz Sultan Selim ve Sultan Vahideddin dışında bütün padişahlar sakallıdır. Osmanlıların son zamanlarında sakal kırkını aşkın veya makam mevki sahibi Yahud ilmiyeden zâtlara inhisar eder olmuş; ama bıyık saltanatını sürdürmüştür. "Sultan Fatih gibi sakalımız yok ise de, bari Sultan Yavuz gibi bıyığımız olsun" diyenler çoktu. Bıyığa söğmek çok ağır neticeler doğururdu. Şimdi erkekler pırıl pırıl yüzleriyle piyasada boy gösteriyor. "Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık; ikisi de yok şimdi, tükürebildiğin kadar tükür!" sözü artık bu devrin terânesi olmuştur. Her bıyığın bir ismi var Sakal gibi bıyığın da çeşitleri vardı. Ahmed Rasim Bey bunları, pis bıyık, yastık bıyık, karanfil bıyık, pos bıyık, pala bıyık, akrep kıskacı, dudak örten, keçiboynuzu, kırpık bıyık, fırça bıyık, tavşan bıyık, tek bıyık... diye sayar da karanfil bıyığı beğenir. Uçları fırça gibi hafif yukarı kalkık bıyığa karanfil bıyık denirdi. Bu oluşundan kıvırcık bıyıktır. Üst dudak açıktadır. Şairler, kalem kâtipleri karanfil bıyık bırakırdı. Bu asır başlarında gençler arasında pek moda idi. Son halife Abdülmecid Efendi ile gazeteci Hüseyin Cahit Yalçın'ın bıyığı böyle idi. Yavuz Sultan Selim'in bıyığına yastık bıyık denirdi. Harbde düşmana korku salmak için erkeklerin bıyığını uzatması tavsiye olunurdu. Yeniçeri zâbitleri de böyle bıyık bırakırdı. Pala bıyık kabadayıların rağbet ettiği bıyıktır. Alt dudak kenarı kırpılıp üstü öylece bırakılır; uçları burularak sivriltilip dört beş parmak yanaktan dışarı çıkarılır. Bunun incesine burma bıyık denirdi. Esnafın rağbetiydi. Dolu dolu dudağın iki tarafa yayılana pos bıyık denirdi. Yastık bıyığın alttan az, üstten derin alınıp uçları ağız kenarından aşağı biraz sarkanına kaytan bıyık denirdi. Orta halli gençler kaytan bıyıklıydı. Nitekim "Olmaz ne çare o nişanlıdır; Kaytan bıyıklı delikanlıdır" diye türküsü vardır. Babayâni ve kalenderler pos bıyık bırakırdı. Üst dudak ve ağzı örten Bektaşi bıyığı bunun bir çeşididir. Filozof Rıza Tevfik ile Tamburi Cemil Beylerin ve Dr. Besim Ömer Paşa'nın bıyığı böyle idi. Bununla güya dünyaya ehemmiyet vermiyormuş gibi görünülürdü. Yemek yerken suyu bulaşır, pilav yerken taneleri asılı kalırdı. Seyrek, adeta üç numaraya vurulmuş gibi kısa bıyığa pis bıyık denirdi. Posbıyığın tersi olduğu için kedi (pisi) bıyığına benzeterek bu isim verilmiştir. Pis bıyık kimsenin elinde değildir ve umumiyetle alay mevzuudur. Hitler'in bıyığı badem bıyık bize bugün gülünç gibi geliyor ama 30'lu yıllarda badem bıyığı olmayan erkek neredeyse yok gibiydi. Bunun iki tarafa hafifçe uzatılanına kelebek bıyık denirdi. Necmeddin Erbakan'ın bıyığı böyleydi. Bilhassa 20'li yıllarda kibar ve muhafazakâr beyler rağbet ederdi. Bıyık düzeltmek görünüşüne dikkat eden beyler için mühim bir işti. İnce makaslarla bıyığı alttan almak, üstten düzeltmek, tarayıp yağlamak vazgeçilmez bir alışkanlıktı. Çapkınlar, bıyık uçlarını burarken bir yandan da gözlerini süzerdi. Kayzer bıyığını unutmamalı Alman Kayzeri'nin iki ucu süngü gibi yukarıya kalkık bıyığı bizde Enver Paşa ve bazı İttihatçı zâbitlerce taklit edilmişti. Muhafazası çok zordu. Gece pomatlanıp, yağlanıp, uçları bezle karyolanın başına bağlanır; gece hiç hareket etmeden sırt üstü yatılırdı. Ahmed Hikmet (Müftüoğlu), Yeğenim adlı hikâyesinde bunu gülünç bir şekilde tasvir eder. Refik Halid Bey anlatıyor: Sultan Hamid zamanında erkekte bıyık merakı son haddine varmıştır. Maşa ile kıvrılır, briyantin ile yağlanır, cendereye konup kalıplanır, bir tek kılı beyaza uğrasa matemi tutulur. Bu devirde hâlâ "Seni tutar bıyıklarını tıraş ederim!" tehdidi tesirlidir. "Eğer dediğim çıkmazsa, bıyıklarımı tıraş eder, halkın içinde gezerim" sözü de en büyük şart ve teyitlerden bir tanesidir. İnsan kendisini rüyada bıyıkları tıraş edilmiş görse, haykıra haykıra uyanır ve o korku ve hicâbın (utancın) tesiri altında günlerce heyecanlı ve sersem dolaşır. Matruş (tıraşlı) bir İngilize benzemeye, böyle bir çehre ile gezmeye yüz, surat ister." Bir ara Douglas bıyığı moda olmuştu. Dudağın üzerinde ince bir şerit hâlindeydi. Aktör Douglas Fairbanks moda etmişti. Amerika'da bıyığa konulan ilk isimdir. Clark Cable ve bizde Ayhan Işık bıyığı da bunun gibidir. Bizim çocukluğumuzda solcu, ülkücü, hoca bıyığı gibi ideolojik bıyık tipleri teşekkül etmişti.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.