Basit olmak karmaşık olmaktan çok daha zordur...

A -
A +

Bugün; uzun zamandır beklettiğim bir "yönetim eleştirisi" yazmanın zamanı geldi. Mümkün olduğu kadar zarif, bir o kadar da "kırmadan dökmeden yapmak" üzerine kurgulayacağım. Galatasaray yönetiminin duruş ve durumundan söz edeceğim. Bir kaplumbağa hızında seyrediyorsanız eğer, sevmediğiniz veya sizi rahatsız eden bir "düşman'a" karşı, tek yapabileceğiniz "anlamlı ve sert" bir bakış atmaktan ibarettir. İşte bunu açıklamaya çalışacağım parmak klavye üstünde ne kadar dans edebilirse... Aslında çok basit bir hamle gerekirdi... Almanya'da Fenerbahçe ile oynayacaksınız. Takımı toplayıp bunun ne demek olduğunu anlatacak bir toplantı tertiplemek, genel bir "maç günü stratejisi" oluşturmak ve geliştirmek zor değildi... Bir telefonda iki motosikletli polis eskortu sağlanır, stada hangi kapıdan girip hangi kapıdan çıkılacağı tespit edilir, en ufak ayrıntısına kadar bir "derbi dizaynı" yapılabilir ve derede boğulmak bir kez daha yaşanmamış olurdu... Siz; Kadıköy'e gitmeyi, orada konuşlanmayı, kenti ve ilçeyi güvenlik, vilayet, stat koridoru konularında örgütleyemediğiniz için, beceremiyorsunuz. Kadıköyleri, orada olmanın ağırlığını koyamadığınız için kaybediyorsunuz. Sahada oynanan oyunla değil... Sadece bu iş; "tek ön libero veya forvet arkası kim oynardan, hatta daha çok koşalım arkadaşlardan" öteye bir örgütlenme ve ortak hareket etme bilinci gerektirdiği için beceremiyorsunuz... Gitmeyi ve oynamayı bilmiyorsunuz, ama takımı sağlıklı bir biçimde geri döndürmeyi becerememeniz ayrı bir sıkıntıdır. Mesela Fenerbahçe otobüsüne bir Galatasaray formalı yanaşamaz bile, ama sizin dibinize Fenerbahçe formalı biri gelip sizin kimyanızı bozabilir. Bunu bile önleyemiyorsunuz... Pahalı olabiliyor, en ünlü hocalı da olabiliyor ama en "organize" olamıyorsunuz... Bir Turgay Vardar bulamadınız Rahmetli kardeşim meğer ne büyük işler yaparmış. Şimdi sağ olsaydı büyük ihtimalle "liseli" olduğu için Florya'da olamazdı ama o bile bu işleri yakalar, uyarır ve hatta çözebilirdi. GS TV'nin ne işi var "kendi kendine kalmaya en çok ihtiyaç duyulan ortamda" takım otobüsünün içinde... Tutar bir minibüs ve takım otobüsünün hemen arkasından izler... Üstelik takım televizyonu kavgaya müdahil olabilir mi?.. Amatörlerin elindesiniz de farkında değilsiniz, ya da işinize geliyor... Bakın ben deliyim, sizler ise dahi... Dahilik ile delilik arasında bir A4 kağıdı kalınlığı kadar fark vardır. Dahiler de önce deli sanılanlardır ve sizler hiçbir zaman delilerle çalışmadınız. Bakınız... İnsanlık Kristof Kolomb'a güldü yıllarca. Uçmaya çalışan Wright kardeşlere de güldüler. Edison ve Graham Bell, hatta Marconi en komikleriydi. Şimdi heykelleri var. İsmail Dümbüllü'ye, Levent Kırca'ya, Bob Hope'a, Şarlo'ya da güldüler... En çok gülünen bir Kemal Sunal, aslında şimdi bir dahi olarak, "filozof bir toplum mühendisi olarak" değerlendirilmiyor mu?.. Yeni stadın ilk maçında tuhaf bir anons sistemi ile karşılaşır ve o maçın öncesini tarihi bir hale getiremez ve o büyük günü ölü doğurursanız hiç şaşırmam etrafınızdaki dilin ve kelimelerin gücünü bilmez amatörlerle... Ben deli üzülür, siz dahiler özür dilemekle yetinirsiniz sonra... Uydu olmak uyduruk olmaktır Arda'ya vurmanın Galatasaray'a vurmak olduğunu idrak edemiyorsunuz. Onu, kaptanınızı, bir milli servet sayılabilecek en büyük yatırımınızı ve geleceğinizi, hatta onun şahsında yeşeren Galatasaraylılık ruhunu koruyamıyorsunuz. Onu; kendini korumak zorunda bırakıyorsunuz, en büyük rakibiniz en saygısız davranışları yapan kalecisini korurken, yahut Bilica'ya toz bile kondurmazken... Bunun yolu Kulüpler Birliği Başkanı ile aynı locada verilmeyen bir penaltınıza rıza göstermekse, siz "uydu" oldunuz ve etrafında dönüyorsunuz demektir. Siz Ankara'da bir savcılığa çağırılsaydınız şayet küçük bir haber olarak geçiştirirler miydi, yoksa ana sayfada gözü bantlı bir resminiz mi yayınlanırdı?.. Oraya yakınlığınızın faydası nedir acaba?.. Yine Kadıköy'de ve yeni bir dayak yiyeceğinizi bile bile bir faydası var mıdır?.... Bundan Camia'nın bir menfaati olduğuna beni inandırırsanız özür dilerim. Ama yoksa siz Camia'dan dilemelisiniz... Biri "tek" olmaya çalışıyor, siz ise "üçünden biri" olmaya rıza gösteriyorsunuz. İşte bu bir liselinin asla kabul edemeyeceği bir durumdur, karşılığı ne olursa olsun... Yenilin, elenin, adam almayın ve hepsini satın isterseniz, ama Galatasaraylılık duruşundan ödün vermeyin... Çünkü ödünü "o duruş" değil, siz vermiş olursunuz... İşi zamana bıraktıysanız, size söyleyeceğim bir tek şey vardır: "Zaman en büyük öğretmendir ama bugüne kadar bütün öğrencilerini öldürmüştür..." Zaman aleyhinize çalışıyor... Teknik yapınız, kimlerin geldiği ve kaçıncı olacağınız "sokağın" işidir, ama o çok çekindiğiniz grubun işi "değerleri ne denli koruyup koruyamadığınız" ile ilgilidir... POST-İT Bakınız... Fenerbahçe, işi ne denli bir yere oturttuğunu pazartesi günü yapılan bir açıklamayla gösterdi. Young Boys maçıyla ilgili bir açıklamaydı bu ve şöyle deniyordu: "Bu maç çok önemlidir. Bir Galatasaray maçı oynuyor gibi düşünmeliyiz..." Sizler ise Fenerbahçe maçlarını hâlâ daha "oynayarak" kazanacağınızı düşünüyorsunuz. Oysa ancak "düşünerek" kazanabilirsiniz... S-ÖZ "Fark edilmeyecek kadar küçük olduğunu düşündüğün anda bir sivrisinekle bir odada kapalı kalmayı dene..." Ya da... "En büyük çabayı burnunun ucundaki sivilceyi görmeyi denerken harcarsın oysa burnunun dibindedir..." Fanatik; insan ile hayvan arasında bir geçiş var olsaydı, iki sınıfa da girmez ve aradaki "kayıp halka" olarak adlandırılabilirdi...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.