Olcay Yazıcı'nın ardından...

A -
A +

Gazetecinin kaderidir bu... Kendi gazetesinde bir gün gelir kendisi haber olur... Osman Olcay Yazıcı, sanat ve edebiyat dünyasında şair ve yazardır. Ama o esasında emektar bir gazetecidir... İroniktir, sarı basın kartını yeni aldığı günlerden birinde "Belediye otobüs şoförü, bir elimdeki sarı karta bir de bana baktı. Sen mi gazetecisin?" diye inanmadı. Beni otobüse almadı iyi mi? diye öfkelenen sonra da yaşadıklarına gülen sarı basın kartı hamili bir gazeteci... Onu ne vakit görsem, ya da ondan bahsedilse aklıma Hayatım Roman gelirdi... Hazırladığı bu köşede kendisini hatıra olarak yayınlanmak çok duygulandırdı beni... Dünya işte bu... Hayat bu... Bir zamanlar kendi hazırladığı köşede, kendisi, ölümüyle yer almak... Kendi gazetesinde haber olmak... Evet... Olcay Yazıcı, Türkiye gazetesinde çalıştığı yıllarda, iki seneye yakın da "Hayatım Roman" köşesini hazırlamıştı... Birlikte çalışmıştık... Muammer Erkul, o ve ben... Yıl 1986... Şimdiki gibi mail gönderme, e-posta teknolojisi yoktu o yıllar... Olcay Yazıcı, torba torba gelen okuyucu mektuplarının arasından hangi birini seçeceğini şaşırırdı. Fıkralar, şiirler ve sevdiklerimiz için gönderilen çocuk resimleri için gazeteye çuval dolusu mektup gelirdi... -Bunların hepsine sayfa yetmez, içinden hatıra olanları ayırmaya vakit yetmez, derdi. -İsterseniz size yazmada da yardım edebilirim, dedim. Edebiyat mezunu olduğumu öğrenince çok sevinmiş, Hayatım Romanları bana bırakmıştı... Aradan 25 yıl geçmiş... Daha dün gibi gözlerimin önünde Anadolu Ajansı'nın Cağaloğlu'ndaki üst katı... Dün gibi gözlerimin önünde Olcay Abi'nin masa başında tomar tomar mektupların arasında kaybolmuş hali... Evet... O iyi bir şairdi, iyi bir yazardı... Ama o hayatı roman olan bir gazeteciydi... Ne acılar, ne sıkıntılar çekmişti de "kızılcık şerbeti içtim" misali ne kimseye ne de kimseden dert yanmıştı. "Bilmenin Çilesi" isimli son yazısında bir paragrafta şöyle diyordu: "Sağ olsun sanat âlemi dostları soruyormuş. 'Ne oldu Olcay Yazıcı?' diye... Bilginin içinden çıkılmaz okyanusunda kayboldum. Zamanın acımasız dehlizlerinde kayboldum. Yapılacak işlerin, yazılacak yazıların çokluğu ile daralan vakitlerin telaşı çıkmazında kayboldum. Okunacak sayısız kitabın derin ummanına daldım da artık çıkamıyorum. Yüzeysel bilgiyle avunmak, gündelik hayatın sığ sularında akıp gitmek kolay; bilginin engin dünyasıyla tanıştığınızda cahil cesaretiniz kırılıyor. Kendi içinize kapanıyorsunuz. Artık, kılükâl (dedi kodu) sizi oyalayamaz hale geliyor. 'Oyun ve eğlence çağı bitmiştir. Şimdi düşünme vakti!' diye ulu bir nida ile sarsılıyorsunuz..." Bir şiirinde hasreti ve ölümü ilk ve son dörtlükte kendisi şöyle dile getiriyordu: Ne zaman hislerim sana meyletse İçimden ağlayan bir bulut geçer Kader beni sırat üstü eğletse Bakışların kalbimi kırka biçer *** Kim bilir belki de bir ağıttır bu Sevdalar sırrını saklar yarına Çiçek kokuları sarar tabutu: Gün doğar ruhumun ufuklarına Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın O'nun vefatı üzerine yayınladığı taziye mesajını dost ve yakınları ile birlikte bu köşenin okuyucularıyla yürekten paylaşıyorum: "Değerli şair ve yazar, Osman Olcay Yazıcı'nın vefatını teessürle öğrenmiş bulunuyorum. Şiir, hikâye ve deneme türlerinde yayınlanmış birçok eserinin yanında ulusal basında da uzun yıllar hizmet veren Osman Olcay Yazıcı'yı her zaman saygıyla ve takdirle hatırlayacağız. Merhuma Cenab-ı Allah'tan rahmet, ailesine, yakınlarına ve edebiyat camiamıza başsağlığı diliyorum." Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.