Adnan Sezgin'e her şey feda!..

A -
A +

Artık açıkça belli olmuştur ki, Galatasaray Başkanı Adnan Polat için "Galatasaray Kulübü + Galatasaray camiası + Galatasaray yönetimi + Galatasaray yöneticileri + Galatasaray'ın itibarı + Galatasaray'ın Gelenekleri + Galatasaray Futbol Takımı + Haldun Üstünel + Fatih Terim + Hakan Şükür + Galatasaray taraftarı" bir yana, "Adnan Sezgin" bir yanadır ve tercih de "hep Adnan Sezgin'den yana olacaktır!.." (Okuyunuz, sevgili Osman Tanburacı'nın 21 Ekim 2010 tarihli (dünkü) Yeni Safak'taki yazısını.) Aylardır ve hatta yıllardır yazıp geliyoruz; "Galatasaray Futbol Takımı'nın bu hâllere düşmesinin ve düşürülmesinin ana sebebi, Başkan Adnan Polat ile kulübün profesyonel yöneticisi Adnan Sezgin arasındaki ilişkilerdeki sırdır; bu sır çözülmedikçe ve Adnan Polat'ın Adnan Sezgin'den vazgeçememe zorunluluğu ve inadı sürdükçe", Galatasaray Futbolu'nun sorunları "büyüyerek" sürecek ve içinden çıkılmayacak bir hâl alacaktır!.. İşte, bu defa da Fatih Terim'e ve Hakan Şükür'e yapılan "göstermelik" tekliflerin sonu, hem Terim'in, hem Şükür'ün "Adnan Sezgin'siz bir Florya" şartlarının "reddedilmesi ile" daha "Galatasaray Futbolu'nun yeniden yapılanmasının nasıl sağlanacağı yönündeki görüşlerine ve şartlarına geçilemeden" hüsran olmuştur!.. Polat ve Sezgin ikilisi "çok iyi biliyorlardı" ki, "Adnan Sezgin'li bir Florya'da Terim'in de, Şükür'ün de görev kabul etmesi mümkün değildi"; bu çok iyi bilindiğinden, ortaya "palavra" bir görüntü atılıp, "Onu Başkanlık Danışmanı ya da Stat Müdürü yapacağız" fısıldamaları ile Terim'in ve Şükür'ün "masaya oturmaları" sağlandı. Ama masada Terim'in de, Şükür'ün de "ilk şartları" olan "Sezgin'siz" sözlerine, "Hayır, Sezgin olacak" denilince, "öteki şartlara geçilmeden, öteki şartlar konuşulmadan" masadan kalkıldı!.. Şimdi Polat diyecek ki, "Ne yapalım biz teklif yaptık ama kabul etmediler, onun için falanca ile filancayı getirdik!.." O "gelecek" falanca ya da filanca hoca, "Adnan Sezgin'li formülü kabul edeceğinden", Florya'da da, Galatasaray Futbolu'nda da "değişen çok şey olmayacak"; bugüne kadar "Sezgin'li hocalar ne yapmışsa, yapabilmişse, bundan sonra gelen hocalar da işin içinde ve başında Sezgin olduğu sürece" ancak "o kadar yapabilecek!.." Şimdi "onu hedeflikten kurtaracak" ama "Galatasaray futbolunda muhafaza edecek" bir "hoca" geliyor, getiriliyor; Polat "vazgeçilmezinden vazgeçmiyor" ve "bunun bedelini de holdingi yerine", Galatasaray'a ödetmeye devam ediyor!.. İşte, "vazgeçilmez" olan ve de "aşağıdaki şekli ile" gazetelerde defalarca yazılmış ve TV'lerde TMSF belgeleri ve müfettiş raporlarıyla ekranlara getirilmiş "şu" olayın başkahramanı olan "o": 29 Şubat 2004'te Beşiktaş, İstanbulspor'la yaptığı maçı 2-1 kaybedip o hafta liderliği de Fenerbahçe'ye bırakmıştı. Bundan tam 12 gün sonra İstanbulspor'un kasasına 600 milyar lira girmişti. Paranın geldiği yer ise Fenerbahçe Kulübü idi. Söz konusu para, Beşiktaş maçına çıkan ilk on bire, kişi başına 6'şar, yedek oyunculara 4'er, ilk 18'de olup oyuna giremeyen ve ilk 18'de yer almayan oyunculara ise 1 ile 3 milyar arasındaki rakamlarla dağıtılmıştı. O zaman İstanbulspor'un başında olan Adnan Sezgin'in bir kağıda yazdığı ve futbolculara o kağıttaki isimlerin ve rakamların karşısını imzalatarak dağıttığı para olayı, İstanbulspor'un defterleri Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF)'nun denetimine girince ortaya çıkmıştı. Bu, "resmi kayıtları tutulmamış", belgelenmemiş 600 milyar Türk Lirası neyin bedeli idi? Aziz Yıldırım TMSF belgeleri ve TMSF müfettişlerinin raporları medyaya yansıyıp, TV kanallarında açıklanınca, basın toplantısı düzenlemiş ve duruma "açıklık" getirmişti: "600 milyar, İstanbulspor'dan alınan Petkov'un bonservis bedeliydi"; oysa daha önce Fenerbahçe'nin hukuk işleri müdürü avukat Metin Özer, "Petkov için İstanbulspor'a herhangi bir bonservis bedeli ödenmediğini" açıklamıştı. Aziz Yıldırım, basın açıklamasında "ara yolu" bulmuştu: "Biz parayı İstanbulspor'a ödemedik; bonservisini alması için Petkov'a verdik, o da gidip kulübe vermiş..." Bugüne kadar kimse, Aziz Yıldırım'a da, Adnan Sezgin'e de sormadı; "Bir kulübün bir futbolcu için bir kulübe ödeyeceği bonservis bedeli, futbolcunun eline verilir mi?.. Verildiyse bunun resmi belgesi nerede?.. Diyelim ki verildi ve bu para futbolcu eliyle İstanbulspor kulübüne geldi, peki 'şirket olan' İstanbulspor'da bu para 'kulübün defterlerine işlenmeden' nasıl ve neden ve de nereye kullanıldı?.. Bu suç değil mi?.. Ve de futbolculara dağıtılan para, neden 'kulüpte birikmiş olan alacak miktarlarına göre' değil de, 'Beşiktaş maçında ilk on bire girmelerine, sonradan oyuna girmelerine ve oyuna hiç girememelerine ama kadroya girmelerine' göre dağıtıldı?.." İşte, "son olarak" Haldun Üstünel'in harcanmasına sebep olan, Fatih Terim'in de, Hakan Şükür'ün de Galatasaray'ın kapısından içeriye adım atmalarını önleyen adam!.. Şimdi, "yöneticiler başta", bütün Galatasaraylıların kulaklarını "çan . çan ." çınlatacak soruyu soruyorum; "Galatasaray'da son sözü" kim söyler?.. Galatasaray kongresi mi; Başkan Adnan Polat mı; Galatasaray yönetimi mi; yoksa, gazetelerde defalarca yazılan ve bugüne kadar yalanlanmayan rakamı ile "54 bin lira" maaş alan "profesyonel" yönetici Adnan Sezgin mi?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.