İki şeye söz verilmelidir!..

A -
A +

Ebu Hazım hazretleri, Tabiinin büyüklerindendir. Büyük İslâm âlimidir. Çok tatlı ve güzel sohbetleri vardır. Zaman zaman güzel müjdeler de verirdi. Bir sohbetinde şöyle buyurdu: Bana iki şey için söz verin, ben de sizin cennete gireceğinizin müjdesini vereyim! 1- "Dinimizin emrettiği ibadetleri yapın, nefsiniz istemezse bile." 2- "Dinimizin haram kıldığı, menettiği şeyleri de yapmayın, nefsiniz istese bile." Ehl-i sünnet itikadına sahip olan bir insan, emrolunanları yapar, haramlardan da sakınırsa ebedi saadete kavuşur. DÜNYA HAYATI ÜÇ GÜNDÜR!.. İmam-ı Gazâli'nin rahmetullahı aleyh mevzuumuzla ilgili çok güzel bir misâli vardır: "Bir doktor hastasını muayene eder, sonra ona der ki; -Sen hastasın! Sana üç gün perhiz veriyorum. Beni dinler, bunlardan sakınırsan şifa bulursun, ömür boyu huzur içinde yaşarsın! Dediğimi yapmazsan hastalığın müzminleşir, tedâvin imkânsız hale gelir ömür boyu sıkıntı çekersin. Akıllı olan doktoru dinler, üç gün perhiz yapar, geriye kalan ömrünü sıkıntısız geçirir..." Verdiği misâlin açıklamasını yine İmam-ı Gazâli kendisi yapıyor: "Doktor Rabbimizdir. Üç gün ise dünya hayatıdır. Perhizler de dinimizin haram kıldığı şeylerdir..." Üç gün bir ömre kıyasla ne kadar kısa ise, dünya hayatı ahiret hayatına nisbeten daha kısadır. Hiç sayılı günler nihayetsiz bir zamanla mukayese edilebilir mi? İnsanlara cennet müjdesi veren, hatta onlara cennette köşk bile satın alan büyüklerimiz de vardır! Bunlardan biri Habib-i Acemi hazretleridir. Bu mübarek insan Hasan-ı Basri rahmetullahı aleyhin güzide talebelerinden birisidir. Basra'da oturuyordu. Orada insanları irşad vazifesini ifa ediyordu... "BİZE BİR EV LAZIM" Bir gün Habib-i Acemi hazretlerinin ziyaretine Horasan'dan yaşlı bir adam ile hanımı gelir. Hacca gitmeye niyet etmişlerdi. Hac dönüşü Basra'ya yerleşmek ve geri kalan ömürlerini Habib-i Acemi hazretlerinin yanında geçirmek istiyorlardı. Bunun için de bir eve ihtiyaçları vardı. Biriktirdikleri onbin dirhemi hoca efendiye verdiler ve; -Biz buraların yabancısıyız. Bize münasip bir ev almanız için seni vekil tayin ettik dediler ve vedâlaştılar. O zamanda seyahatler develerle yapıldığından çok uzun sürerdi. Hacca gidenler şehirden çıktıktan kısa bir zaman sonra orada büyük bir kıtlık başladı. Gıda fiyatları alabildiğine çıktı. Zengin olanlar bulabiliyordu, fakirler çok perişan oldular. Böyle olunca Habib-i Acemi, talebeleri ile istişare etti; -Horasanlı hacı bize ev almamız için para bıraktı dünyada ev al demedi. Biz onun bu parası ile gıda maddeleri alıp fakirlere dağıtırsak onlar için cennette bir ev almış oluruz. Bu onlar için daha iyi olur. Kabul etmezse parasını veririz... Talebeler de bunu münasip görürler ve öyle de yapılır... "SENİ DE BEKLİYORUM!" Bir müddet sonra hacılar döndüler. Adam evini sorduğunda ona şöyle cevap verildi: "-Biz size ev aldık ama burada değil, Cennette!.." Sonra olanları anlattı. Adam memnun oldu ve meseleyi hanımına anlattı. Hanım da çok memnun oldu fakat dedi ki; -Bize cennette ev aldığına dair bir senet versin, kalbimiz mut'main olsun böylece... Durum arzedilince, Habib-i Acemi hazretleri kâğıt ister ve; "Bismillâhirrahmanirrahim. Habib-i Acemi'nin falan horasanlı için cennette satın aldığı köşkün senedidir..." diye yazdırır ve adama teslim eder. Kiraladıkları bir eve yerleşirler... Birkaç ay sonra adam vefat eder, hanımı beyini rüyada görür, halini sorar. Halinin iyi olduğu neşesinden bellidir. Şöyle cevap verir: "Bize satın alınan evimizdeyim, seni bekliyorum!" Mevlâna Celaleddin-i Rumi rahmetullahi aleyh buyuruyor ki: "Rabbimiz evliya kullarına öyle bir güç verir ki, yaydan çıkmış bir oku bile dilerlerse geri çevirebilirler..."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.