Polat gitsin kim gelsin?

A -
A +

Dram ki, ne büyük dram! "G.Saray bu sezon kaç kupa kazanır?" hesabı yapılan günlerden geldiğimiz noktaya bakın; "G.Saray bu sezon ligde kalır mı, kalmaz mı?" Vah ki vah! Düşüş, fena! Ama adına "Fantezi" diyenler var. Yapmayın efendiler, bunun neresi fantezi. Göz göre göre düşüyor G.Saray! Daha fenası, G.Saraysız, Beşiktaşsız lig yarışının ne rekabet keyfi ne de oyun kalitesi var. Ne kadar sıçrama yaparsa yapsınlar, ne şampiyon Bursaspor ne Kayserispor ne de G.Antepspor, o iki büyüğün lige kattığı havayı veremiyor. Gerçek bu! Gelelim sadede, "G.Saray'ı bu hale düşüren kim?" sorusunun cevabına. Bugüne kadar herkes, Adnan Polat'ı suçladı. Bütün faturaları ona kestik. Ama tek suçlu o mu? Mesela, ekonomideki "görünmeyen el" ilkesi gibi, yönetime müdahale edenlerin, yönetim kurulu üyelerini istifaya zorlayanların, hatta birkaçını ikna ettirerek gözdağı verdikleri seçilmiş yönetime ömür biçenlerin, bu düşüşte hiç mi rolü yok? Ah ki, ah!.. Kırk yamalı bohçaya dönmüş G.Saray'ın bu hallere düşmesinde; bir gereksiz ihtiras, sen-ben kavgasıyla birbirlerini yiyip bitirenlerin hiç mi suçu yok? Bitmedi, ağır ağabey edalarında; "Kurtarıcı" rolüne soyunup, tarihi camiayı avucunun içinde hamur gibi yoğurmak isteyenlerin hiç mi suçu yok? Dahası, G.Saray'ın varlığından kişisel rant sağlamak isteyenlerin bu çöküşte hiç mi kabahati yok? Lütfen, elinizi vicdanınıza koyun ve söyleyin; Adnan Polat yüzde bir milyon suçlu ama G.Saray'ın düşüşünde yukarıda saydığım "Görünmeyen el ilkesinin kahramanları" - ki onlar kendilerini çok iyi biliyorlar - sütten çıkmış ak kaşıklar mı? Uzatmayalım; Polat bu çöküşte ne kadar kusurlu ise G.Saray Başkanı'nı bu çıkmaza sürükleyenler de, o kadar kusurlular. Ancak, o perde gerisindeki kahramanlar; "Çadır Tiyatrosu"na çevirdikleri G.Saray Kulübü'nde yine yönetime talip oluyor, kukla oynatmak hevesini taşıyorlar ise - ki taşıyorlar - bu durumda G.Saray Başkanı'na düşen, "Küsüp kaçmak" mı olmalı yoksa ucunda yel değirmenlerine karşı savaşan "Don Kişot" durumuna düşmek olsa bile kalıp, mücadele etmek mi? Şahsen ben ikincisini seçerdim. Gerçek kararı, "Adnan Polat ve ekibi gitsin" diye teneke çalanlara değil, G.Saray Kulübü'nün en geniş karar organı olan Genel Kurulu'nun vermesini beklerdim. Çünkü G.Saray'da bu müdahaleci kafalar olduğu sürece, şu an ki problemleri çözeceği ifade edilen "gölge kabine"nin başkanı Ünal Aysal ve ekibini bekleyen akıbet de Polat'ınkinden farklı olmayacağı daha işin başında fire veren Ali Dürüst duruşu ile kendini göstermiştir. Sonuç mu, elbet her karanlık gecenin bir aydınlık sabahı vardır. Ama G.Saray gibi büyük camialarda o sabahın fecri "Polat gitsin de kim gelirse gelsin" çaresizliği olmamalıdır! Seyircisiz maç cezası! Seyircisiz maç; tatsız-tuzsuz yemeğe benziyor! Seyircisiz maç cezasındaki mantığı da çözemiyorum! G.Saray seyircisini cezalandırır tamam ama Trabzonspor taraftarının günahı ne? Dahası, bütün arzusu sadece "maç seyretmek" olan gerçek futbolseverlerin suçu ne ki, cezalandırılıyor! Dedim ya, bu anlayış, "Şu okullar olmasa maarifi ne güzel idare ederdim" mantığı ki, işte ben bunu hiç anlamıyorum. Futbol, seyirci ile güzeldir, arkadaş! Seyircisiz maç cezası olmazsa, nasıl mı, önlenir, stat olayları? Kes para cezasını, olmadı mı, al maçı başka şehre, yine mi olmadı, üç tekrardan sonra puan sil; bakalım o seyirci bir daha taşkınlık yapabiliyor mu, yapmak istese bile, o kulüp o fanatikleri stada sokuyor mu? Aslında olay bu kadar basit! Güvercin uçurmak! Kıssadan hisse... Merhum Mimar Sinan, cami inşaatı sırasında yoldan geçen bir çocuğun "şu minare eğri" iddiası üzerine, hemen o eğriliği düzeltemeye çalışır. Ustabaşına der ki, "Bana halat getiririn." Getirilir, bir ucu 'eğri' denilen minareye bağlanır. Hep beraber çekmeye başlarlar, sonra sorar, "Düzeldi mi?" Çocuktan "Evet" cevabını alınca "Tamam o zaman" der. Yanına yaklaşan ustabaşı, "Mimarbaşı bu minarenin eğri olmadığını da, halatla çekince düzelmediğini de biliyoruz. Neden böyle yaptınız" sorusuna şu cevabı verir; - Ben bilmez miyim minarede eğrilik olmadığını. Ama çocuğun kafasındaki "minare eğri" intibaını da öyle bırakamazdım. Bu yönteme başvurdum ki, çocuğun kafasındaki "eğri" kanaati silinsin. Yoksa her yerde çocuk aklıyla minarenin eğri olduğunu söyler, şüyuu vukuundan beter hale gelirdi... Gelelim sadede, F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım, önceki gün maç öncesi Eskişehirspor tesislerine gidip, rakip kulübün başkanı ve hocasıyla güvercin uçurmuş! Aziz Başkanın güvercin merakını bilenler için bunda şaşılacak bir şey yok ama bilmeyenler, şaşkın. Eh, milletin ağzı torba değil ki, büzesin! "Vaay, böyle kritik bir maç öncesi nasıl rakip takımın tesislerinde, F.Bahçe Başkanı güvercin uçururmuş! Etik Kurul neredeymiş?" Güvercin pis değil ama mide bulandırıyor. Diyeceğim o ki, böyle kritik haftalarda dedikoduya mahal bırakacak söz ve tavırlardan uzak durmak gerekir!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.