Baas sonrası Suriye

A -
A +

Yazıya 'Esad sonrası Suriye' de diyebilirdik. Ancak, hadise bir şahıs değişikliğinden öte bir devrin ve rejimin değişmesidir. Beşar Esad ve içinden çıktığı Baas rejimi sonun başlangıcında. Nitekim, üçüncü dünyanın bu beşinci dereceden diktatörü Şam Üniversitesi'nde yaptığı konuşmada Arap Birliği'ne sitem ederken sona yaklaşmış olma keyfiyetini kırılgan bir çaresizlikle açığa vurdu. Aynı gün İsrail de dikkat çekici bir açıklama yaptı: -Suriye'de rejim değiştiğinde bundan en fazla ziyan görecek olan Nusayrilerdir. Biz, onları ülkemize kabule hazırız. Nusayriler, 'Arap Şiileri'dir. İsrail 'düşmanımın düşmanı dostumdur!' düsturundan hareketle Baas rejiminin tabanını teşkil eden bir buçuk-iki milyon arasındaki bu kitleye 'buraya buyurun' demektedir. Böyle bir şeyin olmayacağını, üstelik bunu kaldıramayacağını biliyor. İsrail, kendi nüfusunun yarısı bir göçe nasıl tahammül edebilir? Suriye'de nüfusun üçte ikisi Sünni Müslümandır. Yüzde 7-10 arası Nusayridir, ayrıca buna yakın Hıristiyan vardır. Kalanlar Yezidilere varıncaya kadar muhteliftir. Bu unsurlar, Devleti Osmaniyye'de asırlarca sulh ve sükûn içinde bir arada yaşamışlardı. Zaten Osmanlı'da 'Suriye' diye bir tarif yoktu. Şam-ı şerif vardır. Filistin ve o çevrenin hepsi bu iklime dahildir. Şam-ı şerif/Suriye'de ihtilafların çıkması iki sebeptendir. Birincisi tâ Haçlılardan beri bu bölgeye göz dikmiş olan Fransızların son dönem Osmanlı'ya rağmen işgali ve Akdeniz'e inmeyi her rejime rağmen değişmez bir politika olarak takip eden Rusların SSCB devrinde Hafız Esad adlı bir zorbaya yardımcı olmasıdır. İşte bugün de makyajlanmış Rus savaş gemileri, yıkılmakta olan beşinci sınıf bir diktatöre 'dayan geldik!' demek için Suriye limanlarına demir atmıştır. Sadece bir blöf. Buna rağmen yine de İsrail ve Rusya Federasyonu, şöyle veya böyle Baas rejiminin arkasındadır. Şuna emin olabilirsiniz: Bugün ABD'de Esad/Baas sonrası Suriye ile alakalı en az beş think tank takımında on farklı senaryo yazılmıştır. Yeri gelmişken dile getirmek lazım ki düşünce kulüpleri yahut fikir takımları mevzuunda fakiriz. Herhalde yurt içinde bir elin parmaklarını geçmez. Washington, DC'de ise iki kulübümüz var. SETA ve TUSKON. Hariciyemizin, MİT'in farklı ihtimalleri haritalaştırdığından şüphemiz yok. Ancak resmî yürüyüşün farklı sivil bakışlarla zenginleşmesi gerekir. Zira görüldüğü gibi bu mesele, çok yönlü ve çok oyunculu. Suriye bizim için Orta Doğunun kapısıdır. Diğer dikkat edilecek taraf da Suriye'nin de yarın Irak'a dönüşmemesidir. Irak tehlikeli şekilde mezhep sularında dalgalanmaya girdi. Aynısı Suriye'de de olursa fena. Beşar Esad nereye kaçar? Sorusuna geline. Londra, Moskova veya Paris denebilir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.