Skandal değilse, nedir?..

A -
A +
Bazı çevreler, 3 Temmuz'dan beri Galatasaray'ı da "bu kirli sürece dahil edebilmek için ellerinden geleni ardına koymuyor" Bu nasıl bir idareciliktir, koca bir transfer ayı geçiyor; Necati Ateş ile ilgili her gün olmasa da "taa yaz transferinden beri" hemen hemen her 10-15 günde bir "Galatasaray'a dönebileceği haberleri" çıkıyor gazetelerde ve Ünal Aysal yönetimi, nihayet bu oyuncuyu transfer ediyor, ne zaman ediyor; elin oğlu, mesela "düşme" potasındaki Samsunspor, "Fenerbahçe'yi gole boğan" Gekas gibi bir golcüyü ocak transferinde getirip 5 maçtır oynatır ve "leblebi gibi goller (6 gol) attırırken", transferin son gününde ediyor; hem de "o gece" Galatasaray'ın, Necati'nin takımı Antalyaspor ile "lig maçı" var!.. Aynı yönetimin, Yiğit'in transferi için ilk "ciddi" adımı da, "Manisaspor maçından birkaç gün önce attığı" spor medyasına sızmamış mıydı?.. "Temiz futbol" diyenlerin en önünde mücadele eden Adnan Öztürk'ün "spor etiği bakımından garip görünen" bu zamanlamalara, neden sesi sedası çıkmıyor?.. Şike soruşturması sürecinde, Beşiktaş Kulübü'nün Başkan Yardımcısı ve Teknik Direktörü ile İstanbul Büyükşehir Belediyespor'un iki futbolcusu, "benzer bir transfer teklifi" yüzünden "şüpheli" olarak tutuklanıp, Metris'te aylarca yatmadı mı ve şimdi de "hakim huzuruna çıkmayı" beklemiyorlar mı?.. Bazı çevreler, 3 Temmuz'dan beri Galatasaray'ı da "bu kirli sürece dahil edebilmek için ellerinden geleni ardına koymazken", soruyorum; "böyle" zamanlamalarla "bu transferleri yapmak", en azından, "etik olarak" onlara "malzeme taşımak" anlamına gelmiyor mu?.. Sayın Ünal Aysal Başkan, hadi, "Ben futbolu bilmem" diyorsunuz, tamam da, "spor etiğinin ne menem bir şey olduğunu" da mı unuttunuz yoksa?.. Kim birinci olacak?.. İşte basketbolumuzun "gerçek" yüzü bu!.. Ekonomik olarak bitmiş Yunanistan'ın, "geçen yıllara göre" epey zayıflamış takımları önünde alınan hezimetler, "basketbolumuz konusunda", kendi kendimize propaganda yaparak "balonu nasıl şişirdiğimizi" ortaya koyuyor!.. "Euroleague elbisesi" üzerlerine bol gelen koçlarla, Anadolu Efes'in de, Fenerbahçe'nin de, Galatasaray'ın da "ne yaptığı" ortada; Anadolu Efes "orada" Olimpiakos'a 83-65, Fenerbahçe Ülker, "burada" Panatinaikos'a 77- 56, Galatasaray "orada" CSKA Moskova'ya 85-70 yenildiler; 3 takımımızın 3 Avrupalı'dan 48 saat içinde yediği "toplam" fark, 54 sayı; maç başına "ortalama" 18 sayı fark düşüyor!.. Bu koçların yönettikleri ve de yaptırdıkları ya da yaptırmadıkları transferlerle kurdukları takımların, "İki takımımız İstanbul'da oynanacak 4'lü finale çıkabilir" hayalini, "daha işin başında" bitirmek için yarışmaları ne kadar acı; bakalım hangi koçumuz ve takımımız bu "tersine" yarışta birinci olacak?.. "Fenerbahçemiz" güzel de, gerisi?.. Elbette bir Beşiktaş Başkanı'nın ve de hele hele bir Kulüpler Birliği Başkanı'nın, şampiyonlukta en büyük rakiplerinden biri olan bir kulüp için "Fenerbahçemiz" demesi, hele "böyle" gerilimli bir ortamda "güzel" bir şey, "sevinilecek" bir şey, "alkışlanacak" bir şey!.. Ama aynı Başkan "aynı" konuşmasına, bir başka büyük rakibini, "Galatasaray'ı, çamura bulayan" imalarla başlar ve hemen sonrasında da "Galatasaray sütten çıkmış ak kaşık değil" açıklamasını yaparsa, "Fenerbahçemiz" sözünün "asıl anlamında değil", çok daha başka "beklentiler içinde" söylendiği düşünülmez mi?.. Başta "Çarşı Grubu" olmak üzere Beşiktaş'ın içinde ve dışında, "Fenerbahçemiz" dedi diye "Demirören'i eleştirenleri" eleştiren arkadaşlarım, bilmem ki ne dersiniz; iyi düşünün bakalım, bu "açık" çelişkinin "başka" sebebi olmasın?.. Federasyon gitti, dosya duruyor!.. Futbolumuzdaki "son gelişmeler", ortamı daha da gerdi ve kaosu büyüttü; bunun da sorumlusu, 3 Temmuzdan beri "çelişkili açıklamaları ve uygulamaları" ile, "işin içinden çıkamayan" Mehmet Ali Aydınlar oldu ve de arkasında tam bir "enkaz bırakıp" gitti!.. Üstelik, tam bir "dezenformasyon tsunamisi" içinde "gerçeklerin kaybolup gittiği" şike soruşturması sürecine, bir "dezenformasyon bombası" daha ekleyerek, bırakıp gitti, Genel Kurul'da "Onlara güvenim tamdır" dediği arkadaşlarını suçlayarak ve "töhmet altında bırakarak" gitti!.. UEFA'nın 24 Ağustosta verdiği "Fenerbahçe alınmıyor, Trabzonspor'u Şampiyonlar Ligi'ne çağırıyoruz" kararına karşı, sanki "UEFA'dan gelen iki belge benden saklandı, bu karar o yüzden çıktı" havasını veren istifa açıklamasından hemen sonra "bu havanın gerçeğe uymadığı" ortaya çıktı; zira "o iki belge", 24 Ağustostan "çok sonra gelmişti"; biri eylülde, öteki kasımda!.. Dahası, Aydınlar'ın bu belgelerden "esaslı" şekilde haberinin olduğu da anlaşılıyordu; zira "Fenerbahçe yöneticilerine verdiği cevaplarda bu belgelerden alıntılar vardı" ve Hukuk Kurulu Başkanı İlhan Helvacı da, "Yorgun olduğu için hatırlayamadığını" belirterek, "Acele etmese ve benimle konuşsaydı, istifa etmezdi" diyordu!.. Sevgili Şekip Hazar, Aydınlar'ın, henüz başkan bile seçilmeden, ama "Başka aday çıkarsa bu futbola ihanettir" diyerek "tek aday" olarak gazete ve TV'lerde göründüğü günlerden birinde, 20 Haziran 2011'de "Mehmet Ali Aydınlar yarım sezon dayanamaz" başlıklı bir yazı yazmıştı; adeta "bir kâhin gibi", bugünleri görmüş ve anlatmıştı; meğer "Müstafi Başkan'ı" en iyi tanıyan oymuş!.. Ben, Aydınlar'ın, Göksel Gümüşdağ'ın istifa kararını duyunca, "bu istifa işaretinin çok yukarılardan geldiğini" düşündüğünü, "Beni istemiyorlar" paniğine kapılarak verdiği kararı, eşinin "Huzurumuz kalmadı, herkes eleştiriyor, eleştiriler hakarete kadar vardı, artık yeter, ayrıl" ısrarının pekiştirdiğini düşünüyorum!.. Aydınlar'ın ve federasyonunun istifası "sadece karar sürecini" biraz geciktirecek, ama işte o kadar; zira, Futbol Federasyonu'nun yetkili kurullarının önünde, "Şike Dosyası" "aynen" duruyor; "onda" değişen bir şey yok!.. Aydınlar'a teşekkür!.. Galatasaray-M Park Antalyaspor maçının hakemi, sarı-kırmızılı takımın "net" üç penaltısını çalmadı; yoo, "Bir tane çaldı ya" demeyin, onu İlker Meral çalmadı; "yardımcı hakem çaldırdı!.." Mehmet Ali Aydınlar'ın "istifa kararı" ile futbolumuza sağladığı "en büyük fayda", Yusuf Namoğlu Merkez Hakem Kurulu'nu da beraberinde götürmesi; teşekkürler!.. Nerdesin Büyük İskender?.. Mehmet Ali Aydınlar'ın "istifa haberine" Türkiye'nin manşeti şöyleydi; "Kördüğüm!.." Kördüğümü tarihte ancak Büyük İskender ve kılıcı çözmüş!.. Bu kördüğümde de "Büyük İskender" adaylarımız var da, acaba "kılıçları" da var mı?.. "Kılıç" yani "cesaret ve güç" Aydınlar'da yoktu; seçilecek yeni başkanda "olup olmadığını" da önümüzdeki süreçte göreceğiz!.. Kocaman ve Havutçu!.. Bilmem ki, hâlâ "Aykut Kocaman için" destan yazanlar, "gerçekten" Fenerbahçe'nin dostu mu?.. Bu soruyu "skora bakarak" değil, "Samsun'da sahaya çıkarılan ilk on bire, Özer'in ikinci defa Alex'liğe soyundurulmasına ve de takımın oynatıldığı taktiğe bakarak" soruyorum!.. Ve bir soru da; Tayfur Havutçu'yu Carvalhal'ın üzerine getirenlere ve de destekleyenlere; "bu gelişme" öncesi ve sonrasının Beşiktaş'ını karşılaştırın bakalım; ortaya nasıl bir tablo çıkacak?..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.