Üzüntüden ağlamaya başladım

A -
A +

Biz İzmir'in Sarnıç köyünde oturuyorduk. 1966 yılında bir gün cennet mekân babacığım Ali Mıhladız, lakabı "Ali Çavuş"a köyümüzün imamı Halil İbrahim hoca demiş ki: -Ali Çavuş elimiz boş, vaktimiz bol. Çocukları gönderin de Kur'an-ı kerim öğreteyim. O gün tanışmıştım Hocamın oğlu Süleyman Baykuş ile. Beni güler yüzle karşıladı. İçeri aldı. Odaya götürdü. Baktım köyümüzden birçok arkadaş oradaydı. Onları görünce daha çok sevindim. O gün hocam bize eûzü besmeleyi öğretti. O gün oradaki manevi ortamdan çok etkilendim. Hocamı ve oğlu Süleyman'ı Allah için çok sevdim. Süleyman çok efendi, dürüst, çalışkan, beş vakit namazında biriydi. Bambaşka bir insandı. Allah hepsinden razı olsun. İyi insanlardı. Bir zaman sonra hocamıza gitmez olmuş, dünya peşinde koşmaya başlamıştık. Tütün dikiyor, çiftçilik yapıyorduk. Tabiî ki her gün görüştüğümüz can arkadaşım Süleyman ile de arada bir görüşebiliyorduk. Sık görüşemediğimiz için yapmamam gereken hatalar yapmaya başlamıştım. Ve yıllar geçti. Askerlik çağım geldi. 18 ay askerliği yapıp geldim. Aklıma Süleyman geldi. Aradım sordum. Bulamadım. Öğrendim ki ben askerde iken o da askere gitmiş. Süleyman'la tam dört seneye yakın görüşemedim. Ama onu öyle özledim ki, askerden gelmesini dört gözle bekledim. Yıl 1974 idi... Bir gün evden çıktım. Evimizin alt tarafında bir sarnıç vardı. Yani, kendiliğinden su çıkıyordu. Bir de ne göreyim, bizim Süleyman gelmiş, oradan at arabasının üstündeki bidonlara su dolduruyordu. Heyecanla, hasretle, sevgiyle, muhabbetle, koştum yanına: "Selamünaleyküm" dedim. Selamımı yüzüme bakmadan ve donuk bir şekilde aldı. Bana sarılacak diye yaklaştım. Beni göğsümden geri itti. Su doldurmaya devam etti. Ben şaşırdım kaldım. Böyle karşılanmak istemiyordum. Ben Süleyman'ın boynuma sarılıp buluştuğumuza sevineceğini ve çok samimi bir şekilde karşılayacağını sanıyordum. Ama hayal kırıklığına uğradım. -Hayırdır Süleyman? -Defol git başımdan. Ben seni tanımıyorum. -Yapma Süleyman. Sen hasta mısın? -Hasta sensin. İnanın bir şey çıkartamamıştım bu hareketten. Yalvardım kendisine: -Yapma Süleyman. Ben sana yıllardır hasretim. Bana şaka yapma! -Hayır, şaka yapmıyorum. Seninle görüşmek istemiyorum. Git yanımdan. Onu kırmamak için düşündüm, yanından ayrıldım. Az ileride yabani mersinlik vardı. Onların içine oturup sinirimden, üzüntümden, ağlamaya başladım. O suları doldurup at arabasına bindi ve ardına bakmadan gitti... Devamı yarın > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.