Eski duvarlar

A -
A +

Soğuk savaş bitince, şehirlerin ortasına örülen duvarlar yıkılınca, izm'ler tasfiye edilince, dünya kamuoyu artık barış rüzgârlarının eseceğine inanmıştı... Oysa o günden bugüne yaşanan savaşlar, zulümler, fukaralıklar, acılar ve yıkılışların hikâyeleri yazmakla bitmez... Menfaat bağı kesilmedikçe savaşlar bitmez! Dışarıda bitse, içeride hiç bitmez! Rusya, Türkiye'yi tehdit etmiş füzeler konusunda... Suriye ve İran aklına estikçe tehdit ediyor... PKK belası ve tetikçileri zaten hiç bitmiyor... Çünkü destekçileri ve besleyenler dışarıda... Herkes, önce kendini koruyanlara dikkat edecek... Ve etrafındakilere... Çünkü düşman içeride, dışarıda değil... Dışarıdaki düşman nasıl olsa bir gün görünür... Ve bilinir... Dışarıdaki yaklaşmanın fırsatını kollar... İçeridekiler ise yaklaşmıştır zaten... * Alamut Kalesi'nde fedaileri ile Selçuklu Devleti'ne büyük sıkıntılar veren Hasan Sabbah'ı bile zaman geçtikçe tarih, adalet dağıtan adam diye yazmaya başlayınca, o meşhur hikâye aklımıza geldi... Sultan Selahattin bir gün Hasan Sabbah'ın peşine askerlerini göndererek başının getirilmesini emretmiş... Sabbah'ın bir elçisi ise aynı günlerde Sultan Selahattin'e gelerek bir arzının olduğunu söylemiş... - Söyle, demiş... - Buradakiler gitsin, deyince Sultan göndermiş... Elçi, korumaların da gitmesini istemiş... Onlar da gönderilmiş... Sultanın yanında iki kölemen kalmış... Onların da gitmesini isteyince Sultan Selahattin demiş ki; - Onlar benim en sadık dostlarımdır, korumalarımdır...Onlar benim oğullarım... En çok onlara güvenirim. Biz üçümüz bir kişiyiz. Ya söyle ya da git... Elçi, iki kölemene demiş ki; -Kılıçlarınızı çekin ve Sultan Selahattin'in kafasını kesin desem, ne dersiniz? Bunun üzerini iki kölemen demiş ki; -Emrin olur! Bunun üzerine elçi çekip gitmiş... Sultan Selahattin ise neye uğradığını şaşırmış... * Hafızamız başımızdan usulca çekip gidince uzaklara, kimlerin dost ve kimlerin düşman olduğunu çabuk unutuveriyoruz... Halı tezgâhında dokunan dostluklar bir gecede silinip atılınca ve on altı devletin nasıl yıkıldığını unutunca insanın aynı hüsrana uğraması kaçınılmaz oluyor... Kavgalar iki kişilik olmaktan artık çıkmış... Her kavga bir organizasyondan ibaret... Yüz, yüzden utanmıyor artık... Karanlığın ortasında ve gece yarısı uykusundan uyanan çocuğa dedesi demiş ki; -Denize atılmakla tehdit edilen bir balık korkar mı hiç! Bizi dışarıdaki düşmanlarla korkutanlar, içeridekilerini unutuvermiş... Eski duvarlara sıçrayan kanların üzeri boyanınca, geçmişteki savaşlar ve cinayetler işlenmemiş veya suç sayılmıyor mu?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.