Bir bilim merkezi ve ötesi!

Geçen hafta Necmettin Batırel'in TV programında misafir idik. Yıllardır parayı maharetle yöneten Batırel'le şirket yönetimi konusunda sohbet ettik. Konu sanayi çağının klasik 'emret-kontrol et' tarzından, 'vizyona odakla-yardım et' şeklinde özetlenebilecek olan ve de 'quantum çağı yönetim tarzı'na ve 'hizmetkâr liderliğe' doğru uzandı... Programdan sonra uzun yıllardır ülkemizin göz bebeği kuruluşlardan olan 'Gebze İleri Teknoloji Enstitüsü'nde çalışmış olan Habip Arvas Bey'le öğle yemeğinde karşılaştık. Programı izlemiş ve ülkemizin milyar dolarlarla kurduğu ve ayakta tuttuğu bu güzide kuruluştan iki yönetici tipini çizdi sohbetimiz boyunca. Klasik tip: "Sabah gelir, selamsız sabahsız herkese her gün ne yaptığını sorar, talimatlar yağdırır, sonra da odasına çekilir. Millet o gelmeden önce yerini almıştır, sorduğu sorulara kemal-i ciddiyetle ve de abartılmış bir saygıyla cevap verir, o gittikten sonra akşama kadar bir şeylerle meşgul olurdu. Hele o birkaç günlüğüne dışarılarda ise milletin keyfine diyecek olmazdı. Koca 'Bilim Yuvamız' onun döneminde asgarî verimle çalışmıştı." Quantum tip: "Göreve geldiği gün hepimizi topladı. Uzmanı olduğu konuyu ve o konuda ne derecede bilgi sahibi olduğunu ortaya koyan bir konuşma yaptı. Konulara vukufiyetini hissettirdikten sonra 'Arkadaşlar, bilimsel yönden her türlü yardım için emrinizdeyim. Ancak bir konuda sizler bana yardım edeceksiniz. Ben yönetim işinden hiç anlamam, lütfen bu konuda bana destek olun, çünkü yanlış kararlar alıp bu güzide müesseseyi ve sizleri üzmek istemem' dedi... O günden sonra Enstitü'de nasıl verimli bir çalışma ortamının oluştuğunu hepimiz yaşadık." İşte bu kadar basit. Milyarlar yatırıp bir bilim merkezi kurabilirsiniz. Ama onun başına 'Hizmetkâr Liderleri' değil de, 'Ben ne dersem o olur'cuları getirirseniz o yatırım boşa gider...