Ayakta duramayanlar

A -
A +

Dünya yalanlarını sanatlaştırırken, biz doğrularımızı bile anlatmaktan acze düşmüşüz... Çünkü bizde herkes oyuncu... Hemen herkes sahneye meraklı... Sokakta kime dokunsak mutlaka bir yerlerde oynuyor... Sahnenin ardındaki göreve ise talip yok... Yazan yok... Yazan bizden olmayınca oynayan bizden olsa ne olur... Başka milletlerin dramlarını ve yalanlarını ezberledik ama Sarıkamış'ta doksan bin askerimizin şehit düşüşü, yani buzdan adamların dramı ile ilgili bir tiyatro eseri yok... Çanakkale destanı yok... İstanbul'un fethi hiç yok... Malazgirt yok... Bir terör örgütünün terörü yok... Bir Mehmetçik'in dramı hiç yok... İyi ki Nazım da, Kuvay-ı Milliye'yi yazmış, yoksa Kurtuluş Savaşı da yok... * Tiyatrocular, yani sanatçılar ise kazan kaldırma oyunlarına hâlâ devam ediyor... Onlar oyunlarına devam ettikçe, aklımıza Arthur Miller ve rahmetli Tarık Buğra geldi... Elia Kazan'ın sahnelediği 'Satıcının Ölümü' ile 1949'da Pulitzer alan Miller, çağdaş tiyatroda trajedi sayılabilecek oyunlar yazmaya çalışıyordu... Ve Miller diyordu ki; "Trajedi, ancak insanın iç dünyası varsa var olabilir. Benim amacım, toplumu yıkmak değil. Onu ahlâk yoluyla yeniden kurmaktır. Burada, kurulu düzen ile özgürlük arasında bir savaşım söz konusudur. Ben iki şey arasında bir denge kurmaya çalıştım. İnsanın düşünen ve duyan bir varlık olduğunu hesaba katarak..." Bizde ise belki yüz yıldan beri böyle düşünen ve yazan yok... Sanatçı ise yok gibi... * Rahmetli Tarık Buğra anlatmıştı... Macar radyosunda Akümülatörlü Radyo oyununu dinlemiş ve bir hayli etkilenmiş olan dünyaca ünlü tiyatro yazarı Arthur Miller, bir gün kendisini Amerika'ya davet etmiş... Malikanesinde ağırlamış ve misafir etmiş... Bir akşam yemeğinde Arthur Miller; - Kusura bakmayın elbette bu şatonun manzarası Boğaziçi'ndeki yalınızın manzarası yanında bir hiç kalır, deyince Tarık Buğra; -Boğazdaki yalılardan sözediyorsanız doğrudur... Ama benim yalıdan sözediyorsanız öyle bir yalım yok... Ben Kadıköy'de 90 metrekarelik bir apartman dairesinde kiracıyım hâlâ! Arthur Miller şaşırmış ve demiş ki; -Osmanlı sanatçısına, yazarına büyük önem verirdi... Asla para fukarası değillerdi... Nasıl oldu da bu hâle gelindi? Ayakta Durmak İstiyorum adlı oyunun da yazarı olan Tarık Buğra gülerek demiş ki; -O ayakta durmak isteyenlerden biri de benim işte!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.