Saklı yüzler

A -
A +

Yıl 1984... Özal iktidarının birinci yılı idi... Takvimin yaprakları 15 Mayıs'ı göstermekteydi... 12 Eylül darbesi döneminde yaşanan 'hak gaspları' adı altında bir araya gelen aydınlar, yaşananlar karşısında taleplerini sıraladıkları bir dilekçe hazırlamışlardı. Adına ise 'Aydınlar Dilekçesi' denilmişti... Dilekçeyi hazırlayanlar arasında Aziz Nesin, Yalçın Küçük, Halit Çelenk, Uğur Mumcu, İlhan Selçuk, İlhan Tekeli, Mete Tunçay, Haluk Gerger gibi birçok isim bulunmaktaydı... Ve Ahmet Taner Kışlalı, Vedat Türkali, Hikmet Çetin, Mustafa Balbay, Emil Galip Sandalcı, Erdal Öz, Esin Afşar, Bilgesu Erenus gibi isimlerle birlikte 1300'ü bulan imzayla desteklenen dilekçe hakkında daha sonra dava açılmıştı... Ve davada 59 kişi yargılanmıştı. İki yıl süren davanın sonunda 59 kişi de beraat etmişti... * Dilekçeye imza atan 1300 aydın ne istiyordu? Diyorlardı ki; "Topluma karşı sorumluluklarının bilincinde olan bizler, çağdaş demokrasinin, ayrı ayrı ülkelerin özel koşullarına göre uygulamadaki değişikliklere karşın, değişmeyen bir özü olduğuna bu özü oluşturan kurum ve ilkelerin bizim ulusumuzca da benimsenmiş bulunduğuna, bunlara aykırı düşen yasal düzenleme ve uygulamaların demokratik yöntemlerle ortadan kaldırılması gerektiğine, yaşadığımız bunalımdan, böylelikle, sağlıklı ve güvenli olarak çıkılacağına olanca içtenliğimizle inanmaktayız." Yani, biz camı açınca 'cereyan yapıyor' onlar açınca 'temiz hava geliyor' taktiği uygulanıyor... Demokrasi ile idare edilen hiçbir ülkede darbe yok ve bizdeki gibi de darbeler gelenekselleştirilmemişti... Kısacası demokrasinin özünde darbelere yer yoktu... Nedense, Aziz Nesin ve arkadaşları bunları dile getirince 'aydın' sayıldı... Biz darbelere karşı koyunca 'hain' sayıldık... 'Aydın' dan sayılmadık bile... Bu çifte standardın nedeni neydi? * Çifte standart duygusu ruhlara kazınmış... Kanaatimizce, bunun tek nedeni vardı, ne zaman dinden ve imandan söz eden bir lider ve ekibi iktidara gelse, 'dilekçeci aydınlar' ortalığı velveleye veriyordu... Ne acıdır ki; aynı aydınlar o günden beri ülkeyi kasıp kavuran terör ve 30 bin kişinin katili eşkıya için tek kelam yazmadı... Hatta Bekaa Vadisi su yoluna çevrildi... TBMM, idam yasasını kaldırınca o aydınlar alkışladı... Ve şehit ailelerinin dışında bir tek itiraz dilekçesi dahi verilmedi... Yani 1400 yıl öncesinin ruhuyla savaşılıyor... Ama yüzlerini 'sanatçı, aydın, yazar, gazeteci, siyasetçi, bürokrat, asker' maskelerinin ardında saklıyorlar... Ve 'Saklı Yüzler' oyununu sahnelemeye bayılıyorlar...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.