Akil adamlar

A -
A +

'Darbelerden hesap soruluyor' başlığı altında yıllardan beri başlayan süreç bir türlü sona erdirilmiyor... Erdirilmediği gibi dava dosyasına hemen her gün yeni birileri ekleniyor ve âdeta binbir gece masallarını aratmayan hikâyeler zincirine dönüşüyor... Bir ülkeyi dağ gibi biriken meseleleriyle birlikte yöneten Başbakan Erdoğan dalgaların ülkeyi boğacağını belirtiyor ama dalgalar gittikçe inadına şiddetleniyor... Demek ki ortada büyük bir sıkıntı var... Darbecilerle hesaplaşmanın yapılmasına itiraz yok ama yapılırken kamuoyu vicdanı yaralanmamalı... Ve ülkenin dünyadaki imajı lekelenmemeli... Çünkü, adil yargılama ve adil cezalandırma sürecinden uzaklaşıldıkça sanki bu ülkede hukuki keyfiyet varmış gibi bir kanaat oluşmaya başlıyor... İşte en tehlikeli nokta da burasıdır... * Başbakan Erdoğan'ın yakın çalışma arkadaşları ve kurmayları arasında iki akil adamın sözlerini dikkate almalıyız... Kamu vicdanını rahatlatan açıklamalardır... Strateji de bu iki akil adamın sözleri üzerine inşa edilmelidir. Biri AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve milletvekili Ömer Çelik, diğeri de Başbakan Erdoğan'ın danışmanı ve AK Parti Milletvekili Doç. Dr. Yalçın Akdoğan'dır... * Bu iki akil adam ne diyor? Cemaat-hükümet tartışmalarına bizce en güzel noktayı Ömer Çelik koyuyor... Diyor ki; "Hiçbir bürokrat belli bir cemaate ait olduğu için dışlanamaz, hiçbir bürokrat da tasarrufunu cemaat adına kullandığını söyleyemez." İşin doğrusu da budur... Darbelerden hesap sorulmalı süreci ile ilgili ise Yalçın Akdoğan da diyor ki; - Vesayet rejimi konsorsiyum şeklinde işliyordu. Demokrasi müşterek bir çalışmayla sekteye uğratıldı. Bu yüzden vebal birçok kesime aittir. Bunun ne kadarı suça, ne kadarı hataya, ayıba tekabül eder; kim faildir veya teşvik edicidir, bunları yargı ortaya çıkarmalıdır. Faturayı sadece askere kesmek, adalet duygusunu tatmin etmediği gibi, daha yapısal bir sorunu göz ardı etmek anlamına gelir. * Yani 'gelene ağam, gidene paşam' diyerek statülerini ve servetlerini koruyanlar ve hatta palazlananların da ortaya çıkartılması gerektiğini anlatıyor Akdoğan... Bu iki akil adam âdeta pusula gibi kıblenin ne taraf olduğunu gösteriyor... Maksat, kıbleyi bulmaksa pusula dikkate alınmalıdır... Başından beri anlatmaya çalıştığımız da bu husustur... Yani; 'babasını incir ağacının dalına asacak ve sonra da oturup gölgesinde ağlayacak' yargıçlara sahip olunmadıkça adalet yerini asla bulmayacaktır... Ama gerçek suçluları cezalandırmak kaydıyla... Ve kim suçluysa! Yeter ki; adalet yerini bulsun... Yoksa, kim nereye aidiyet duygusu besliyorsa beslesin, ama aidiyet duygusu yeter ki kararları etkilemesin...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.