Davutoğlu Hocayla iftar sohbeti

A -
A +

Geçtiğimiz gün Dışişleri Bakanı Sayın Davutoğlu ile Ankara Palas'ta iftar yaptık. Bu iftar sofrasında Türkiye'nin dış politikası ve çevremizdeki gelişmelerle ilgili sohbet etme imkânı bulduk. İtiraf etmeliyim ki, Davutoğlu Hocayı ilk kez bu kadar üzüntülü gördüm. Ana muhalefet partisi CHP'nin Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun kendisine ve bakanlığına yönelttiği eleştirilerde kullandığı üslup çok rahatsız etmiş, Hocayı. Kılıçdaroğlu'nun eleştiri yapmaktan ziyade kendilerine hakaret ettiğini, kendilerini itibarsızlaştırmayı hedeflediğini söylüyor. Sayın Kılıçdaroğlu'nun ve CHP'nin Suriye politikası konusunda tutarlı bir duruşlarının olmadığına, her gün gelişmelere göre farklı şeyler söylediklerine inanıyor. Gerçekten de Kemal Bey hakaret etmeden eleştirmeyi beceremiyor. Oysa aynı Kemal Bey, Davutoğlu Hocayı kabinenin en başarılı bakanı olarak görüyordu. Konya'nın CHP'li ilçe belediye başkanları seçiminde Hocaya oy istiyorlardı. Muhalefet partisi iktidarın dış politika uygulamalarını eleştirebilir. Ama bunu yaparken kullanılan üslup önemlidir. Ayrıca eleştirilerinizde bir tutarlılık olmalıdır. Son günlerde CHP'nin dışında Hocayı eleştiren başka çevreler de var. Bu çevrelerin bir kısmı iyi niyetli ve gördükleri yanlış uygulamaları eleştiriyorlar, ikaz ediyorlar. Sayın Davutoğlu, bu ikazların dikkate alındığını ve eleştirilerden istifade ettiklerini söylüyor. Ama bazı çevreler İrancılık ve İsrailcilik yapıyor. İran hayranları ile İsrail hayranları aynı anda Hocayı hedef hâline getirebiliyor. Sayın Davutoğlu bu çevrelerin yaptığının eleştiri değil başka maksatlar taşıdığına inanıyor. Genelde "Arap Baharı", özelde Suriye sorunu konusunda Türkiye'nin üç tercihi olabileceğini belirten Bakan, "Ya Esad yönetiminin yanında olacaktık, ya biz karışmayalım, bekleyip görelim diyecektik ya da Suriye halkının yanında yer alacaktık" diyor. Eğer Esad yönetiminin yanında yer alıp onun halkının değişim taleplerine kurşunla cevap vermesine ortak olsaydık "Dünyadaki itibarımız ne olurdu?" diye soruyor, Bakan. Bakan Davutoğlu, "Aynen Irak'ta olduğu gibi biz hiçbir şeye karışmayalım, sınırlarımızı kapatıp bekleyelim görelim deseydik Irak'ta olduğu gibi dizayn yapılır biz de seyreder onun dışında kalırdık, etkimiz sıfır olur, her şeyi tribünden seyrederdik" anlamına gelecek bir değerlendirme yapıyor, CHP'nin istediği bu ikinci yol galiba. Türkiye Arap Baharı ile birlikte başlayan olaylarda değişim talep eden halkın yanında yer aldı. Mısır ve Libya'da başarılı oldu. Suriye'de 9-10 ay boyunca yönetimi değişim için iknaya çalıştı. İkna edemeyince halkın yanında yer aldı. Katliamların durması, Suriye'nin bölünmemesi, bu geçiş sürecinin en az zayiatla tamamlanması için elinden geleni yapıyor. Hem Türkiye'nin çıkarları, hem de ahlaki ve insani değerler Suriye konusunda Türkiye'yi bu üçüncü yolu izlemeye zorluyor. Türkiye Suriye politikası konusunda doğru yolda. İleride tarih bu hakkı teslim edecektir. Türkiye önce Orta Doğu'ya, Orta Doğu'dan Suriye'ye, Suriye'den Kamışlı'ya bakıyor. Türkiye Orta Doğu'daki insanlığın vicdanından kopmadan tarihin akışına uygun doğru tarafta yer alıyor. Türkiye'nin çıkarları da bunu gerektiriyor. Dost bildiği insanların bazı maksatlı kervanların arkasına takılması, Hoca'yı en çok üzen durum. Röportajı iyi okuyun, her sorunun cevabı var.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.