Hayatının en olgun çağında...

A -
A +

Çok kafalı adamdı amcaoğlum. Benden çok önce gelmişti İstanbul'a... Hâli vakti yerinde bir ailenin çocuğuydu. 70'li yıllarda ticarete atılmıştı. Kendi adına bir halı fabrikası kurdu. Hatta kısa zamanda marka olmaya başladı... Ama bugün de hâlâ hatırı sayılır bir halı markası olan firma sahibi o yıllarda amcaoğlunu yanına çağırıp diyor ki: -Kapat gel halı fabrikanı... Benim markanın ortağı ol. Memnun olacağı seviyede bir hisseyle bu halı fabrikasının hissedarı oldu. Ama nasıl aç gözlüydü... Menfaati için babasını bile tanımazdı... Hey yalan dünya... Bir gün kendisinden battaniye istedim. -Sen meraklanma amcaoğlu. Bana üç tane numune battaniye gönderdi. Baktım gerçekten süper. İş yerindeki arkadaşlara satacak üç beş kuruş kazanacaktım. Beğendim battaniyeleri. 100 tanenin parasını gönderdim. Üç gün sonra gönderdi battaniyeleri... Bir açtım baktım ki tam 77 tanesi defolu... Beni resmen "mongol" yerine koymuş. Fabrikada ne kadar ıskarta battaniye varsa göndermiş. Çok üzüldüm ama ses çıkartmadım. Çünkü biliyordum ki bir şey söylesem o bin dereden su getirip kendini haklı çıkartırdı. Sustum... Hatta bayram ziyareti için evimize geldiğinde lafını bile etmedim. Ne de olsa akrabaydık. Ama içimden dedim ki: "Ah Hakan ben de bu battaniyelerin parasını senden çıkartmazsam bana da Nurettin demesinler!.." Aradan altı ay kadar zaman geçti. Öylesine, ihtiyacım olmuş gibi yine aradım amcaoğlunu: -Amcaoğlu, bana 150 tane masa örtüsü lazım. -Hayhay amcaoğlu, hemen gönderiyorum. Bu kez daha parasını ödemeden gelmişti masa örtüleri... Tabii para meselesini hiç konuşmamış olduğumdan alışveriş de yapmamış durumdaydım. Ben "gönder" demiştim o da göndermişti. Derken aradan zaman geçti. Bizimki aradı beni: -Amcaoğlu, nasılsın? Şu bizim masa örtüleri ne oldu ya? Hiç bozuntuya vermeden cevap verdim: -Battaniyeleri satıp ödeyeceğim ama defoluymuş galiba. Pek de satılmıyor... Hiç ses çıkartmamıştı... Daha sonra helalleşmiştik tabii ki... Ama böylesine aç gözlülüğü vardı... Bir gün duyduk ki amcaoğlu trafik kazasında can vermiş. Bir tuhaf oldum... Nasıl olmuş, nerede olmuş derken anlattılar elbet... Altında lüks otomobili... Avukatı da yanında... Gidiyorlar... Nereye? Bir alacak meselesi... Alacağını bizzat tahsil etmeye gidiyor... Ama kendi kullandığı arabayla kaza yapıyor. Avukat kurtulmuş kendisi can vermiş. Daha da 46 yaşındaydı... Hayatının en olgun çağında peşinden koştuğu dünya uğruna dünyaya veda etmişti... Allah taksiratını affetsin... > Nurettin Umut-İstanbul ------------- Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.