Rüşvetin bilinmeyen tarifi

A -
A +

Komünizm döneminde Devlet Başkanı Brejnev, yardımcısını çağırıp talimat vermiş; - Bir çok kentlerde rüşvet almış başını gidiyor... Bu hastalığı durdurabilmek için git ve ne gerekiyorsa yap... Gerektiğinde bir kaç kişiyi kurşuna dahi dizebilirsin... Yardımcısı emri yerine getireceğini belirttikten sonra Brejnev'in kulağına eğilerek demiş ki; -Peki, bu işte benim menfaatim ne olacak yoldaş! Rüşvet bir virüs gibi adeta paranın döndüğü her yere sinmiş... Makamları işgal edenler haksızlığa karşı mücadele edecekleri yerde çözümün adresi olarak rüşveti benimsemiş... Dev ihalelerdeki rüşvet oyunları dünyanın her yerinde ayyuka çıkmış... Bakıyorsunuz ki, devletler arasında dahi rüşvet çarkı dönüyor... Eğer, verilecek bir karar ve atılacak bir imza ile karşı taraf maddi bir kazanç elde ediyorsa işte orada para dönmeye başlıyor... Hukuken elde edilemeyen ve aşılamayan mevzuat bakıyorsunuz ki, bir anda rüşvet ile hallolmuş... Nasıl bir mevzuat ise, verdiğinde çözülüyor, verilmediğinde ise öyle bir düğüm atılıyor ki bir ömür boyu o kördüğümü kimse çözemiyor... Bir delinin kuyuya attığı taşı kırk akıllının çıkartamadığı duruma düşülmüş... * Rüşvetin bilinmeyen tarifini yapabilen kalmadı ama bildiğimize göre şöyle sıralanıyor; Kimilerine göre hediye... Kimilerine göre bağış... Kimilerine göre yardım, ya da hatır... Kimilerine göre ise kazan, kazan mantığı... Yani, parası olan düdüğü çalıyor misali... Dün de böyle idi... Bugün de böyle... Açamadığı kapı yok gibi... * Denilir ki; -İnsanlar para gibidir, bıraktığınızda kaybedersiniz! Yani, büyük makamları işgal eden insanların etrafı oldukça kalabalıktır... Etrafına yanaşmak mümkün dahi değildir... Ama makamından aşağı indiğinde bakarsınız ki, yalnız başına kalmış biridir... Birileri birilerinin sırtından geçiniyor... Bin yılda gelip de vardığımız nokta havaleci. Olayı bu noktaya getiren ise o bildiğimiz ve demokrasinin kahramanları dediğimiz kalabalıklardır... Kimse rüşvet vermezse sistemdeki bu çirkinlik kendiliğinden ortadan kalkmış olur... Lakin, herkes meselesini çözmek için bu yola başvurmaya devam ederse bu hastalık her geçen gün büyür... Mevzuatın yani suyun başında oturanlar rüşveti alamadığı zaman şu kural geçerli oluyor; -Çareler çabuk tüketilirmiş, hükümler peşin olursa... Çareler çabuk bulunur, para peşin olursa! Derdi dünya olan batının içine düştüğü bu hastalığı anlarız da, ama derdi öteki alem olan bütün İslam ülkelerinde rüşvet vazgeçilmez bir şart haline gelmişse; herkesin 'takkesini' önüne koyup bir kez daha düşünmesi gerekir... Yani denilir ki; -Bir masada dört yanlış adam oturuyorsa, kalktıkları zaman masanın üstünde dört yanlış kalır... Bir masanın etrafında dört doğru adam oturuyorsa, kalktıkları zaman masanın üstünde bir tek doğru kalır! Rüşvetin o bilinmeyen tarifini yapabilen var mı? Rüşvetsiz kapı açabilen biri var mı? Varsa, o kapılardaki eli öpülesi adamları herkesin tanımaya hakkı var...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.