SON VİRAJ (Sıkın dişinizi)

A -
A +

Yeni nesile örnek vermek zor. Yaşı 45'in altında olanların o günleri hatırlaması da zor. 12 Eylül'den önce hergün her sokak başında birileri öldürülüyordu. Efendim ihtilale zemin hazırlanıyordu da kısmı bıktırdı, orayı atlayacağım.. Bugünle karşılaştırıp bugün ah vah arasında talep edilenlerin işe yarayıp yaramayacağını soracağım. İki şey söyleniyor: 1-Medya sorumlu davransın. Sorumlu davransın başlığı altında istenen şu: Şehit haberlerini büyütmeyin, ülkeyi matem havasına sokmayın, herşey normalmiş gibi gösterin. 2- İktidarı muhalefeti, sivil toplum kurluşları vs.. Herkes bu iş için elbirliği yapsın. Bu iki talep 12 eylül öncesinde de vardı. Zannediliyordu ki, dönemin iktidarı (Süleyman Demirel) ile muhalefeti (Bülent Ecevit) el sıkışsa, hergün görüşse, birbirlerine sarılsalar (sarılsalardı) iş biterdi. Gençler biribirini vurmaz, kardeş kanı akmaz, memleket günlük güneşlik olur. Zannediliyordu ki, medya işi körüklemese, gençler gaza gelmez, birbirini öldürmez. Bu işin gençlerin, medyanın, iktidarın, muhalefetin işi olmadığını o dönemde bir kişi farketti: Abdi İpekçi.. Farkettiği şeyi Demirel'le, Ecevit'le paylaşmak için çırpındı, ama başaramadı. Adamı proje akamete uğramasın diye ortadan kaldırdılar. Paşalar da işi kavrayamadı. Kavrasalardı, onların bir açıklaması ile teör, tıpkı 12 eylül sabahında olduğu gibi biterdi. O teörle bu terör aynı mı? Tabii ki aynı değil. Amaç aynı mı, o da değil. Ama mekanizma aynı. Varılmak istenen bir yer var, o yere varılınca duracak. Varılmak istenen yer her ülke için farklı zamanlarda farklı yerler olabilir. PKK artık neredeyse anonim hale geldi. Son sahibi belli olsa da çok el değiştirmiş. Mekanizma aynı olunca ağıt yakmanın da, sorumlu davranalım, görmezden gelelim, gözümüzü dört açalım demenin de bu anlamda faydası yok. Vakti saati gelince bu iş bir gecede olmasa da üç beş ay içinde durulur. Ne PKK kalır ne de BDP.. İkisini de Kürtleri temsil edemeyecek hale getirecekler (bana göre) Bitiş düdüğü çaldıktan sonra şiddetten yana olanlar linç edilecek. Barış kardeşlik şarkısı türküsü söylenecek, sakızı çiğnenecek. Tabii yaraların kabuk bağlaması biraz zaman alır ama artık o tarihten itibaren bu konular bu yönüyle medyada yer bulamaz. Yani hemencecik kapanmış gibi olur. Ne kandil kalıııır, ne de önder-lider.. Hepsi nostalji olur. Oradaklerin paketlenip bize teslim edileceğine dair beklentiler arttı. Bu, makarayı başa sarmak gibi olur. Belki başka bir yol bulunur.. Ne bileyim mesela oradaki, oralardaki adamlardan üçü kötü de biri iyidir. Demiş olur ki, yeter artık kan dökülmesin.. Öbürleri de yok dökülsün..der.. Kan dökülmesin diyen ayakta kalır da öbürleri gider.. Yeşilçam senaryosundan beter oldu ama inanın işler biraz böyle yürüyor. Yeşilçam filmini üç ayda çekiyor buralarda ve ağır şartlarda çekim bazen 30 sene sürüyor. Sıkın dişinizi, az kaldı demenin size faydası olmaz ama ben usulen demiş olayım.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.