AB İlerleme Raporu

A -
A +

AB İlerleme Raporu günlerdir tartışılıyor. Tartışılması iyi bir şey, tartışmanın kötüsü olmaz. Yanlış ve eksik olan; AB İlerleme Raporu'nda eleştirilen hususlar üzerinden Hükümeti köşeye sıkıştırmaya çalışmak. İlginç olan bu sıkıştırmayı yapanların çoğu, Türkiye'nin Avrupa Birliği hedefine karşı çıkan tipler. Oysa bugün ilerleme raporu üzerinden sıkıştırmaya çalıştığımız AK Parti, Türkiye'nin tam üyelik müzakereleri tarihini alan, tam üyelik müzakerelerini başlatan, 8-10 yıldır inanılmaz reformlar yapan ve kendi mevzuatımızın büyük bir bölümünü AB mevzuatıyla uyumlu hale getiren bir siyasi parti. AB perspektifi millî bir hedef ise bu millî hedefe ulaşılması konusunda AK Parti'nin sarf ettiği enerji, gösterdiği performansı takdir etmemek mümkün değil. Takdir etmek zorundayız. AB ilerleme raporunu İstanbul-Milano yolunda Bakan Egemen Bağış ile konuştuk. Bakan, haklı eleştirileri dikkate alacaklarını, eksiklerimizi giderme irademizin güçlü olduğunu, ancak genel olarak muhalif marjinal grupların üslubunun kullanılmasının raporun değerini azalttığını söyledi. Bakan Bağış, "AB bir yandan 17 faslı bloke ederek müzakere sürecimizin önünü tıkıyor, yavaşlatıyor, diğer yandan reform sürecimizle ilgili haksız eleştirilerde bulunuyor" diyor ve AB'nin yaklaşımını yapıcı ve inandırıcı bulmuyor. Kıbrıs Rum Kesimi'nin dönem başkanlığına denk gelen ve sekreteryasını Rumların yaptığı bu ilerleme raporuna, maalesef Kıbrıs Rum Kesimi'nin etkileri yansımış. "Ergenekon ve Balyoz davalarının Türk siyasetinin kutuplaşmasına katkıda bulunma eğilimi" ifadesinin raporda yer alması şaşırtıcı. Uzun tutukluluk süreleri raporda eleştirilebilirdi ama yargıya intikal etmiş bir darbe iddiası davasının politik kutuplaşmaya yol açtığını söylemek bir AB yaklaşımı olamaz. Önemli yasa çalışmalarının 'yetersiz hazırlık ve istişare süreci olmaksızın' yürürlüğe girdiği iddiası yanlış. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde görüşmeler sırasında belli komisyonlar ve tüm taraflar yasama çalışmalarına katılıyorlar. Yasama çalışmalarına ilişkin sivil toplum kuruluşlarının görüşlerinin alınmadığı iddiası da kuyruklu bir yalan. En yakın çalışmadan bir örnek verelim. Türkiye yeni Anayasa hazırlığında bile her kesimin görüş ve önerilerini aylarca topladı, tasnif etti. Komisyon hazırlıklarında bunlardan istifade ediyor. Bazı kanun tasarılarının AB müktesebatı ile uyumlu olmadığı iddiası da asılsız. Her bakanlığın bünyesinde AB ile ilgili yapılar var. Yapılan yasal hazırlıklar daha hazırlık aşamasında. Avrupa Komisyonu ile paylaşılıyor. "Türkiye'nin azınlıklara yaklaşımı kısıtlı olmaya devam etmiştir" ifadesinin raporda yer alması insafsızlıktır. Azınlıklar konusunda son yıllarda Türkiye'nin çok cesur ve takdire şayan adımlar attığını biliyoruz. Farklı inanç gruplarına mensup vatandaşlarımıza sorarak bu raporu hazırlasalardı böyle bir cümleyi yazamazlardı. "Hoşgörüsüzlük kültürü vardır" sözü raporda yer alan en aptalca eleştiridir. Merkel'li Almanya, Sarkozy'li Fransa mı bizden daha hoşgörülü. Bu ağır ve haksız suçlamaya yer veren bu raporu kimse ciddiye almaz. Bakan Bağış Türkiye'nin gerçekleştirdiği siyasi reformlara ilerleme raporunda yeteri kadar yer verilmediğinden yakınıyor. Buna, insan haklarının kurumsallaşması alanında katedilen gelişmeler, üçüncü yargı paketi, demokratik açılıma yer verilmeyişini de örnek olarak gösteriyor. Sonuç olarak Türkiye AB perspektifine olan inancını kaybetmemiş. Haklı eleştirilerin gereğini hükümet yerine getirecek ama haksız ve ölçüsüz eleştirilere de cevap verildi, verilecek. Kuruluş felsefesine bağlı kaldığı sürece, kuruluş ilkelerine bağlı kaldığı sürece, AB standartlarını, ülkemizde her alanda uygulamaya kararlı görünüyor, hükümet. Ama AB'nin haksız uygulamalarına yüksek sesle itiraz etmeye devam edilecek.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.