Fitneciler yine avuçlarını yaladı

A -
A +

Ankara'da, "çift başlı yönetim" tartışmalarını Başbakan'la Cumhurbaşkanı arasında bir çatlak, bir çatışma ve restleşme olarak göstermeye çalışanlar büyük bir yanılgı içerisindeler. Burada söz konusu olan şey; Başbakanla Cumhurbaşkanının göstericilere müdahale konusundaki görüş ve yaklaşım farkından başka bir şey değildir. Ayrıca bu olayla sınırlıdır. Cumhurbaşkanı ve Başbakanın 'bir olayla ilgili' farklı görüşler taşıması normaldir. Bakış ve üslup farkları vardır. Mizaçları ve tepkileri farklıdır. Ama bu farklar onları birbirine düşürmez. Aralarında yıkıcı bir çekişme asla yaşanmaz. Dünkü ikili görüşmede sorun varsa çözülmüştür. Fitneciler yine avuçlarını yaladılar. Açlık grevi çaresizlikten mi? PKK terör örgütü ve KCK üyesi yaklaşık 700 hükümlü ve tutuklu 'açlık grevi' yapıyor. 51'inci günde kritik eşiğe ulaşmışlar. Bu grevi durdurmak lazım. Bu grevi kim, nasıl durduracak? Bu grev niçin, kimin talimatıyla yapılıyor? Açlık grevine gidenlerin talepleri cezaevi şartları, işkence veya cezaevi yönetimi ile ilgili değil, tamamen siyasi talepler. Ne istiyorlar? Anadilde eğitim, anadilde savunma hakkı verilmesi ve Öcalan'a tecridin kaldırılması. BDP lideri Demirtaş, tecridin kaldırılmasını da yeterli bulmuyor ve "Öcalan serbest bırakılsın" diyor. Peki bu istekler, bu talepler zaten siyasi partiler tarafından TBMM'de dile getirilmiyor mu? Bu talepler gerçekten açlık grevine giren kişilerin kendi talepleri mi, yoksa Kandil'den dayatılan talepler mi? Bu talepleri demokratik, meşru yollardan dile getirme ve sonuç alma imkânı varken, neden hayat hakkını istismar eden son çareye başvurdular? Nitekim, anadilde savunma hakkının sağlanmasına ilişkin İktidar Partisinin yasal bir düzenleme yapma hazırlığı zaten vardı. AK Parti Kongresi'nde Sayın Başbakan bunu dile getirmişti. Diğer yandan Öcalan'a tecrit filan uygulandığı yok. Ailesi görüşüyor. Diyarbakır Barosundan avukatların görüşmesine de izin verildi. Kardeşi isterse hemen görüşebilecek. Ama hayır illa da Öcalan'ın kendi avukatları görüşsün talebi masum bir talep değil. Hiçbir demokratik devlet, bir terör örgütünün hapisteki lideri tarafından yönetilmesine talimatlar yağdırmasına izin vermez. Şu anda yapılan odur. Anadilde eğitim konusu ise bir anayasa değişikliği gerektiriyor. Türkiye maalesef henüz buna hazır değil. Empati kurun, kendinizi hükümetin yerine koyun, bu tabloda bu grevleri durdurmak için ne yapabilirsiniz? Bir yandan Kandil, bir yandan KCK'lılar, bir yandan maalesef BDP'liler bu çalık grevlerinin sürmesi için mahkûmlara her türlü telkin ve baskıyı yapıyorlar. Ayrıca onların bu eyleme devam etmelerini teşvik için; kepenk kapattırıp sokakları savaş alanına çeviriyorlar. Okulları yakıyorlar. Bir siyasi parti "Okula gitmeyin-okumayın" diyebilir mi? BDP'liler ve STK'lar bu eylemlere harcadıkları enerjiyi ve vakti 'açlık grevine giren mahkûmları' bu eylemlerinden vazgeçirmeye ayırsalar, bu eylemler 24 saatte biter. BDP bir siyasi parti gibi davranmalı. Kandilden, terör örgütünden farklı bir metodu olmalı.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.