Vur abalıya

Muhteşem Yüzyıl'ı 'muhteşemsizlik oyunu' hâline getiren ve bugüne kadar kimsenin ses çıkartmadığı diziyi Başbakan Erdoğan eleştirince ağzı olan konuşmaya başladı... Eteklerindeki bütün taşları diziyi bahane ederek önceden kilitlendikleri hedefe atanların tek derdi Başbakan Erdoğan imiş... Yani 'vur abalıya' oyunu sahnelenmeye başlandı... Mesele, dizi olmaktan çıktı, Başbakan Erdoğan'ın diziyi eleştirmesi ise suçtan ve ayıptan sayılır hale getirildi... Başbakan Erdoğan'ı eleştirmeye, hatta hakaret etmeye, sınırsız ve sorumsuz bir hürriyetin kendilerinde olduğunu düşünerek yazan ve konuşanların, tarihi etik anlayışından uzak çekilen ve yedi düvele gösterilen bir diziyi Başbakan Erdoğan eleştirdiğinde ise sansür fırtınaları kopartılıyor... * 'Demokrasiyi tek kişilik bir oyun haline getirmekle' siyasetçileri suçlayanların 'çok sesliliğe' tahammüllerinin olmadığına bir kez daha şahitlik ediyoruz... Gece Yarısı Ekspresi adlı filme neden itiraz edildi? 'Film' deyip geçseydik ya? Birilerinin methiye dizmeye hakkı var, birilerinin eleştirmeye hakkı yok... Tarihî film ve dizilerin senaristleri kafasını harem dairesinden bir türlü çıkartamıyor... Tarihe, haremin penceresinden bakmaya alıştırılanlar madem ki diziye kurgu ve hayal ürünü diyor, karakterler neden gerçek kişilerden oluşuyor? * Tarih, kimsenin fantezi çöplüğü değildir... Bu yol açıldığında ve benimsendiğinde ve herkes bir gün tarih olduğunda, yarının senaristleri de herkesin hayatına harem penceresinden bakmaya başlar... Zaafiyetlere seslenilerek gazeteler tiraj rekoru kırabilir, diziler milyonlarca kişi tarafından izlenebilir ama akılda bıraktıkları iz önemli... Bugün yaşayan önemli kişilerin dünyasına harem penceresinden bakıldığında ve bir haber ve fotoğraf ya da video yayınlandığında özel hayatın irdelenmesi gayri ahlaki bulunuyor ve RTÜK de bu kuruluşlara ceza veriyor... Kanuni Sultan Süleyman ve ailesi sözkonusu olduğunda ise 'umumi hayat' tan sayılıyor...