Çankaya'nın yolları

A -
A +

Çankaya'ya çıktıktan sonra partisi üzerindeki kontrolünü kaybeden iki örnek var: Biri Özal, Diğeri Demirel. Özal, durumu sonra toparlamak üzere geçiş döneminde Yıldırım Akbulut'u emanetçi bıraktı, parti içi çekişmeleri ertelemeyi düşündü, düşündüğünü yapamadı. Parti kontrolünden çıktı, başka bir kampa geçti. Demirel yerine emanetçi bile bırakamadı. .... 29 Ekim kutlamaları esnasında bir tartışma yaşanmıştı. Alternatif kutlama yapacağız diyerek yollara dökülenlerin önündeki barikatın kaldırılması emrini kim verdi, tartışması. O tartışma esnasında barikatın Cumhurbaşkanının talimatıyla kaldırıldığı söylentisi üzerine Başbakan, "Bizim usulümüzde iki başlı yönetim yoktur" diyerek, Cumhurbaşkanının böyle bir talimat veremeyeceğini söylemişti. Bu ne anlama geliyor: Anayasada herhangi bir değişiklik olmazsa yarın Başbakan Köşke çıkarsa hükümetin işlerine karışmayacak anlamına gelir. Bu sonuca bu açıklama ile varmıyoruz. Zaten bilinen bir hususun altını Başbakan'ın da çizdiğini hatırlatıyoruz. Hep konuşulan ihtimallerden biri gerçekleşmezse; Partili cumhurbaşkanlığı, Başkanlık, Yarı Başkanlık sistemine geçilemezse geriye ne kalıyor? Özal'ın yaptığı gibi bir emanetçi bulup Çankaya'ya çıkmak. Köşke çıktıktan hemen sonra bir genel seçim var. Arada bir seçim dönemi olsa mevcut parlamento yapısıyla emanetçiyi kontrol altında tutmak mümkün olur. Nispeten olur. İlk genel seçimden sonra parti grubundaki isimler değişir, önemli bir kısmı kontrolden çıkar. Peki başka ihtimal yok mu? Açıktan seslendirilmeyen bir ihtimal daha var. Bu işi mutabakatla yapmak. Mutabakatla ima edilen Rusya usulü yer değiştirmek. Cumhurbaşkanının Başbakan olması, Başbakan'ın Köşke çıkması. Bu değişim kimin mutabakatıyla olur? İki kişinin ya da parti ileri gelenlerinin mutabakatıyla olmaz. Bu işe bizden daha çok diğer ülkeler müdahil olur. (Müdahil kelimesini dert ederler diyerek daha zarif hale getirebiliriz.) Bu problemin nasıl çözüleceğini ben de merak ediyor ve heyecanla bekliyorum. Dün cumhurbaşkanlığının sembolik hale getirilmesini savunuyorduk. 2007'de bugünleri hesap etmeden o günün heyecanıyla halk seçsin, dedik; günü kurtardık. Şimdi arzuladığımız sisteme geçemiyoruz, sembolik olsun, diyemiyoruz.. İki arada kaldık. Bugün hiçbir AK Parti'li cumhurbaşkanlığı makamı sembolik olsun, diyemez. Sezer döneminde savunduğunu bugün de seslendiriyorsan bir anlamı olur. ... Partili cumhurbaşkanı ya da başkanlık sistemine geçişi kolaylaştıracak tek ihtimal Kürt Meselesi ile birlikte Musul konusunun Özal'ın hayal ettiği şekilde çözülmesidir. Daha emin bir yol aranıyorsa yapılacak olan belli. Cumhurbaşkanlığını sembolik hale getirip parti tüzüğündeki üç dönem şartını kaldırmak.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.