Başbakan "açık oynuyor"!..

A -
A +

Başlıktaki amiyane tabiri bilerek kullandım. Çok önemli ve daha önce genellikle gizli-kapaklı yürütülmüş olan konularda, bu kadar açık ve şeffaf bir tavır takınmak ne anlama geliyor? Başbakan Erdoğan, önce bir televizyon kanalındaki mülakatında, ardından Çek Cumhuriyeti'ne hareket etmeden önce basına yaptığı açıklamada ve Prag'daki İş Forumunda yaptığı konuşmada, ardı ardına ve giderek çok daha sarih mesajlar verdi. Terörün sona erdirilmesi ve AB ile olan ilişkiler konusunda, akıllara takılan hemen her kuşkuya açıklık getirdi. Yapılan kimi farklı yorumlara da cevaplar verdi. Şüphesiz bu stratejinin birtakım temel ve tali sebepleri var. Öncelikle, terör meselesinin çözümü için, Erdoğan ve hükümetin ve genel olarak devletin kararlılığı, hazırlıklı durumu ve karşı tarafın bütün bahanelerini ortadan kaldıracak samimi yaklaşımına dikkat çekmek gerekiyor... Şimdiye kadar hiç görülmemiş derecede, bir şeffaf politika izleniyor. Ülkenin en sıcak, en yakıcı ve kronik meselesine dair gelişmeler, neredeyse günü gününe kamuoyunun bilgisine sunuluyor. Muhataplara verilecek mesajlar da, bütün dünyanın duyacağı şekilde, yüksek sesle dile getiriliyor. Bu açıklık, samimiyet ve kararlılık, beklendiği gibi olumlu tesirler meydana getiriyor ve çözüme yönelik ümitler de artıyor. Erdoğan haftalardır, yurt dışına çekilecek militanlara operasyon yapılmayacağını tekrarlayıp duruyor. Geçmişte buna benzer bir sözü herhangi bir başbakanın ağzından duydunuz mu? Ancak bu olumlu atmosferi tehdit eden sabotajlar, herkesin endişe kaynağı. Paris'teki infazlardan sonra, Ankara'da ABD elçiliğine yapılan bombalı saldırı ve bunlara eklenebilecek yeni muhtemel saldırıların süreci mecrasından saptırmaması için, büyük dikkat gerekiyor. Şu ana kadar toplumun gösterdiği dikkat ve sağduyu aslında, bu konuda büyük güven veriyor. Terörden en büyük mağduriyeti gören kesimler de dâhil, herkes artık akan kanın durmasını istiyor ve çözümün bir an evvel hayata geçmesini bekliyor... İşte bu ortamda, Başbakanın her geçen gün medya ve kamuoyu ile daha çok şeyi paylaştığını görüyoruz. Şu ana kadar, sürecin sabote edilememiş olmasında bu açıklık ve şeffaflığın büyük payı olduğunu teslim etmeliyiz! Aynı şekilde AB'nin çifte standartlı tavrına karşı, Başbakanın giderek sesini daha çok yükseltmesi, Şanghay İşbirliği Örgütü'ne (ŞİÖ) üyelik ihtimalini dillendirmesi de ilgili evrelerde büyük akisler uyandırdı, uyandırmaya devam edecek. Türkiye'nin ŞİÖ'ye üye olup olmaması, bu üyeliğin AB ortaklığı ile bağdaşıp bağdaşmaması, bu noktada ayrıntıdır. Ve bize göre bu yöndeki kimi eleştiriler, çok acele yapılmış yüzeysel değerlendirmelerdir. Bunlar her zamanki, "Eyvah Batı'dan kopuyoruz..." endişesinin dalga boyunda yersiz kuruntulardır. Nitekim Erdoğan Prag'daki konuşmasında, bazılarının sandığı üzere, AB ile bütünleşme hedefinden vazgeçilmediğini, bu yoldaki çabaların sürdüğünü ve bu noktada herhangi bir tereddüt olmadığını açıkça ifade etti. Burada dikkatlere getirilen husus, AB'nin çifte standartlı ve oyalayıcı politikalarının verdiği rahatsızlıktır. Bunun da açığa vurulmasından rahatsız olanlar olabilir. Hiç mühim değil!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.