Atanmamış İİBF'liler

A -
A +

Arkeoloji mezunuyum iş arıyorum demekle İİBF'si mezunuyum iş arıyorum demek arasında ne fark var? Herhalde ilkine (arkeoloji) şöyle deriz: -Güzel kardeşim sen de öyle bir dal seçmişsin ki, üniversiteye kapağı atamazsan, kamuda arkeoloji mezunu çalıştıran bir yer bulamazsan işin zor.. Evin altındaki babadan kalma dükkana arkeoloji ofisi açamazsın ki.. Çok darda kalırsa yapacağı iş araya tanıdık manıdık sokup belediyenin bir köşesine tutunmaktır. Tutunursa şanslıdır. Ara sıra fırsat bulursa, laf lafı açarsa ,"ben aslında arkeoloji mezunuyum ama.." der avunur. Yüzüne vurmazlar üstü örtülü şekilde, hangi akılla gidip arkeolojiye yazıldın, diyenler de olur. Bu işe, hastalık derecesinde takıntısı yoksa hangi akılla gidip oraya yazıldığı bellidir. Puan ancak oraya yetmiştir. Bilmem kaçıncı tercihidir. vs. Peki arkeoloji mezununun ısrarla kamudan diplomasına uygun kadro talep etmesini yadırgıyoruz da İİBF mezununu neden yadırgamıyoruz. Yadırgamadığımızı şuradan biliyorum. Organize olmuşlar. 350.000 mezun varmış, hiç olmazsa 35.000 kadro istiyorlarmış. Biz bu talebi en azından makul karşılıyoruz. Ama neden makul karşıladığımızı bilmiyoruz. Biz derken ben şahsen makul karşılamıyorum. Bana sadece kamudaki istihdam alanlarında İİBF'lileri de içine alacak mevzuat düzenlemesi talebi makul geliyor. Arkeolojiye gidip iş bulamayana , "kardeşim sen de hangi akılla gidip o bölümü seçtin", deme hakkımız varsa İİBF mezunlarına da deme hakkımız var. Kamudan iş talep etmek, kapıları zorlamak herkesin hakkı.. Makbul birşey değil ama hakkı. Üstelik ben İİBF mezunuyum, üstelik biz 350.000 kişiyiz ve boştayız demek bu hakkı pekiştirmez. Kaldı ki hak talebinin gerekçesi buysa kamuda diğer fakültelerin de mezun sayısının onda biri kadar kadro açmak gerekir. Hiç kimsenin kolundan tutup zorla şu bölüme bu bölüme kaydetmiyorlar. Babalarımız, dedelerimiz taşrada üniversite açtırmak için Ankara'nın yollarını az aşındırmadılar. Her tarafta sürücü kursu kıvamında üniversiteler açıldı. Üstelik biz bunlarla övündük. Talep ederken, açtırırken, girerken, niyetimiz neydi..kamuya kapağı atmak dışında bir hesabımız yok muydu. Benim nazarımda üniversitelerin ekserisi "telefat merkezi"dir. İşe yarama ihtimali olan insanları ziyan etme, işe yaramaz hale getirtme merkezleri.. Toplumsal kabul görüyorsa mesele yok, usulen gider, usulen bir diploma alır işinize bakarsınız. İş olarak görmezsiniz. Filancanın dalgıç brövesi aşması gibi.. Bu önerim lütfen yanlış anlamayın eften püften bölümler için geçerli.. O bölümlerin bizde karşılığı yok.. Ama bir mesleğe ciddi merakınız varsa ne bileyim tıp, diş hekimliği, hukuk, mühendislik gibi.. Oralarda o işi öğrenemeseniz de o sıralardan geçmek zorundasınız. Onun dışındaki işleri alaylı gibi öğrenmekten başka yolu yok. Zaten bir insanın kamudan başka tutunacak dalının olmaması söz hakkının yüzde 51'ini silip süpürüyor. Sesin yüzde 51'ini kısmak lazım. Atanmamış öğretmen ne demek, anlamaya çalışırken bir de atanmamış İİBF'liler çıktı.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.