Suriye - İsrail savaşı çıkar mı?

A -
A +
Suriye'deki zalim Baas rejimi, bugüne kadar İsrail'e karşı asla ciddi bir tehlike olmadı. Kendi halkına karşı her zaman aslan kesilen bu yapı, İsrail'in her türlü saldırı ve aşağılamasını daima kabullendi... 1973 Ramazan Savaşında, Suriye Ordusu, Mısır Ordusu gibi bir başarı gösteremedi ve birkaç saatliğine ele geçirdiği Golan Tepelerinden, tuhaf şekilde apar topar çekildi. Bu konuda muhtelif rivayetler dolaşır!..
Artık son demlerini yaşayan Beşar Esad Yönetimi, aslında İsrail'in hep işbaşında kalmasını istediği rejimdir. Ancak bunun mümkün olamayacağı aşikâr. Bu yüzden İsrail gelecek için kaygılı. Son günlerdeki atraksiyonları esasen bu perspektiften okumakta yarar var... Şu an için, Suriye'nin İsrail hesabına bir tehdit teşkil etmesi söz konusu değil. İsrail'in yaptığı hava saldırısı, gerçekte Beşar'ın muhaliflere karşı elini güçlendirecek bir gelişmedir. Başbakan Erdoğan da, bunu dile getirdi. Peki, Suriye- İsrail savaşı çıkar mı? Bu sadece iki devlete bağlı bir şey değil. Hizbullah- Suriye- İran Ekseninin gerçekte ne derece güçlü ve etkili olabileceğine bakmak gerekir. Sadece retorikle bir şey olmaz. 
İsrail son yıllarda uğradığı zemin kaybını telafi için, yeni atraksiyonlara girişebilir. Bu da topyekûn bir savaş yerine, mahdut hedefli saldırılar şeklinde uygulamaya konulur. Kaldı ki, ABD desteğine rağmen, İsrail de geniş çaplı bir savaşı göze alabilecek durumda değil... Ama İsrail mevcut durumdan en iyi şekilde yararlanmak için her yola başvurur. Suriye'de iç çatışmaların sürmesi, bunun ilerde parçalanmaya yol açması, İsrail'in tam da istediği sonuçtur! Ne gariptir ki, her hâlükârda Baas rejimi, İsrail'e çalışıyor... Artık yolun sonuna gelmiş bulunan Esad, (Tek çare olarak, ülkenin bir bölümünde, Nusayri - Alevi azınlığa dayalı bir devletçik oluşturabilir ve burada tutunabilir miyim?) arayışında.
Fransız Manda Yönetimi devrinde, Suriye, Lübnan ile birlikte, altı ayrı özerk bölgeye taksim edilmişti. Parçala -böl - yönet taktiği yani! Önce Lübnan ayrı bir entite olarak dizayn edildi ve başına, Sykes- Picot anlaşmasının mimarlarından olan George Picot, genel vali olarak atandı. Fransa burada da din ve mezhep temelli bir yönetim dengesi kurmuştu. (Cumhurbaşkanı Hıristiyan Maruni, Meclis Başkanı Sünni Müslüman, Başbakan Sünni Müslüman...) Suriye'nin geri kalan kısmında, Şam ve Halep merkezli iki Sünni bölge, Lazkiye merkezli bir Nusayri-Alevi bölge, bir de Cebel- El Dürzi merkezli bir Dürzi Özerk Bölge teşkil ettiler. Beşinci özerk bölge de, 1921 Ankara anlaşmasına göre kurulan İskenderun Sancağı idi. (Daha sonra Manda Yönetiminden bağımsızlığını kazanıp Hatay devletine dönüştü ve 1939'da Türkiye'ye katıldı.) 
Fransız Manda Yönetimine karşı yürütülen bağımsızlık mücadelesinde, önce Federasyon yapısında olan Suriye, daha sonra dört Özerk bölgenin birleşmesiyle, nihayet 1946 yılında tam bağımsızlığa kavuştu. Ancak günümüze kadar çalkantılardan kurtulamadı. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun da dikkat çektiği üzere, Beşar Esad, giderayak Suriye'yi tekrar mezhep temelli parçalara ayırmaya çalışıyor. Buna asla izin verilmemeli!.. Başbakan'ın isim vermeden, İran'a yaptığı göndermeler de çok manidardı.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.