Gezi Parkı'nın tarafsız analizi: Kimse alınmasın

A -
A +
Yazımın başlığını "Kimse Alınmasın" koydum. Çünkü, analizi değil cepheleşmeyi seven bir milletiz. Herhangi bir olay karşısında olan biteni anlama yerine safları sıkılaştırma yoluna gideriz.
Gezi Parkı eylemleri "yeşilliği koruma" görüntüsünden çıktı. Siyasal iktidarı hedef alan eylemlere dönüştü. Bütün dünyada çevre eylemleri siyasallaşma çekirdeğini içinde taşır. Çevre eylemi olarak başlayıp siyasallaşan pek çok eylem bulunmaktadır. Örneğin, Sovyetler Birliği'nde Aral gölünü, İran'da Urmiye gölünü, Türkiye'de Hasankeyf'i kurtarma kampanyaları çevre ile başlayıp siyasallaşan hareketlerdir.
Türkiye ve yurtdışında yaşayan Türklere kadar yayılan Gezi Parkı eylemlerini küçümsemek, yok saymak, analiz edeni düşman saymak veya kutsayıp tapınmak doğru bir yaklaşım değil. Bu nedenle söz konusu eylemlerin doğru analiz edilmesi politikaların nasıl yenilenmesi gerektiğini gösterecektir.
Gezi Parkı eylemleri Türkiye'de daha önce gerçekleşen eylemlerden farklı unsurlar taşıyor. En başta eylemleri başlatan ve sürdürenler herhangi bir siyasal partinin uzantısı değil. Eylemleri kendilerine tedavül etmeye çalışan CHP ve İP'liler, kışkırtmaya çalışan radikal sol gruplar ve vandallar ana kitleyi oluşturmamaktadır. Eylemlerde orta gelir ve üstü, otuz yaş altı, eğitimli, dünyayı tanıyan, birkaç dil bilen, öğrenci veya özel sektörde çalışan, şehirli, şehirlerin iyi mahallelerinde yaşayan bir kitle ile karşı karşıyayız. Bu genç kitle sosyal medya (tweeter ve facebook) üzerinden örgütleniyor, ana omurgası yok, dayanışmayı hızla öğreniyor. Daha demokrat, daha medeni, daha refah bir Türkiye'de yaşamak istiyor. AK Parti'nin artık baskıcı bir tutum izlediğine inanıyor. Mevcut muhalefet partilerini beğenmiyor. Eskiden Türkiye'nin ana gazete okuyucusu olan bu kesim artık gazete okumuyor, haber kanallarını izlemiyor. Dünya'yı internet haberciliğinden ve sosyal medyadan  takip ediyor.
Sokak eylemlerine geceleri evlerinin ışıklarını yakıp söndürerek, tencere ve tavaları vurarak destek verenler ise sokak eylemlerini gerçekleştirenlerin yaşlı kesimidir. Pasif eylemlerin gerçekleştirildiği mahalleler büyük şehirlerin AK Parti öncesi orta kesim ve üstü eğitimli insanlarının yaşadığı yerlerdir. Bütün Türkiye'de eylemlerin yoğun olduğu yerler genelde ulusalcı, sol ve Alevi kökenli mahallelerdir. Örneğin, Ankara'da ulusalcıların, solun ve Alevi kökenli vatandaşların yoğun olarak yaşadığı Çankaya ilçesi ve üniversiteler eylemlerin lokomotifi olmuştur. Aynı şekilde acı bir kaybın olduğu Antakya'da eylemler Alevi mahalleleri olan Armutlu, Sümerli ve Harbiye dışına taşmamıştır. Hatay'ın Sünni ağırlıklı ilçelerinde ise eylem olmamıştır. Kürtler ise kitlesel olarak eylemlere katılmamıştır. BDP eylemlere doğrudan katılım yerine seyirci koltuğundan tezarühatı yeğlemiştir. Van ve Diyarbakır başta olmak üzere verilen destek Kürt solu ile sınırlı kalmıştır.
Bu eylemlerden bütün partilerin ders çıkarması gerekiyor. Türkiye'de yeni bir genç muhalafet var. Sanal, mobil ve aynı zamanda sokağa inmekten korkmayan etkili bir muhalafet. CHP, yeni trende kendini uyduramazsa ciddi oy kaybına uğrayabilir. MHP, BDP ve AK Parti'nin Gezi Parkı olayları sonrası oy kaybına uğrayacağını sanmıyorum. Çünkü söz konusu üç partiye oy veren ana seçmen bu olaylardan kendini soyutlamış durumda. Türk halkı patırtıdan, gürültüden hoşlanmaz. Bu nedenle Cumhuriyet mitingleri sonrasında olduğu gibi huzur, ekonomik, sosyal ve siyasi istikrar isteyen suskun kitlelerin MHP ve AK Parti'ye desteği artabilir. Bu ana kitleye sessiz taraf diyebiliriz.
Gezi Parkı eylemlerinden kim kârlı çıkar tartışılabilir. Ama Türkiye'nin kaybetmeye başladığı açık bir gerçek. Demokrasi yaralandı. Borsa sert bir düşüş yaşadı. Yabancı sermaye ürktü. Üstelik turizm dönemindeyiz.
Türkiye demokratik bir ülkedir. Demokratik ülkeler gençlerin eylemlerinden ders çıkarmayı bilirler. Türkiye de gereken dersleri çıkaracaktır. Eylemleri yenilenme için bir fırsat olarak görmeliyiz. AK Parti yeniden doğuş, özgürlük, demokrasi, refah, güçlü ve büyük Türkiye isteminin sonucudur. Gerçekleştirilen hizmetlerin topluma daha iyi anlatılması gerekiyor. Eylemlerin ana omurgasını oluşturan ulusalcı, sol ve Alevi kesimin gençlerinin içinde bulunduğu reddedilme psikolojisinin çözümlenmesi ve kapsayıcı yeni politikaların uygulanmasına gereksinim vardır. AK Parti'nin son on yıl içinde başarılı icraatlarını görmek için yurtdışından Türkiye'ye bakmak gerekiyor. Ancak, gelinen noktada bürokrasi obezleşti, hantallaştı, kalitesizleşti. Halkı küçümsemeye başladı. Obez devlet yapısı AK Parti'nin ana ilkelerini ezmeye başladı. Bu normal bir gelişmedir. İktidar yorgunluğudur. Bütün dünyada uzun süre iktidarda kalan partilerin başına aynı sorunlar gelir. AK Parti bu yükü taşımak zorunda değildir. Obez devlet yapısı silkelenmelidir. Yeniden doğuş ve toparlanma için bu bir fırsattır. Eğitimli gençler için yeni ve kaliteli iş sahaları açmalıyız. Bilişim, savunma sanayisi ve sağlık sektörü Türkiye'nin ana lokomotif sektörleri olabilecektir.
Bir ay önce Bursa'daydım. Bursa kalesinin hemen altında yapılan TOKİ'nin Doğanbey Kiremitçi kentsel dönüşüm konutları şehrin tarihi silüetini mahvetmiş. Sanki Bursa'nın kalbine saplanmış bir hançer. Bursa, Osmanlı'nın cihan devleti olmasının doğum yeridir. Başbakan'ın bu konularda çok hassas olduğunu bildiğimden bu beton blokları nasıl kabullenebildiğini merak ettim. Bursalı bir bürokrat "Bu beton bloklara Başbakan'ın sinirleneceğini herkes tahmin ediyordu. Bu nedenle Başbakan Bursa'ya geldiği zaman geçeceği yolları bile blokları görmeyecek şekilde değiştirdiler" dedi. İşte mücadele etmemiz gereken zihniyet budur. Başbakan'a rağmen rant kültürünü önceliğe alan, halkı ve tarihimizi hiçe sayan sınır tanımayan ahlaksızlıktır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.