Hatay İpeği

A -
A +
Hatay, Türkiye'nin ipek üretim merkezidir. Türkiye'de ipek denilince akla Bursa gelir. Ancak Bursa'da ipekçilik tarihe karışmıştır. Hem koza üretimi, hem de ipeğin üretimi bitmiştir. Hatay'da ise hem koza hem de ipek üretimi vardır. Antakya, Yayladağı ve Samandağı'nda kara tezgahlarda üretim devam eder. Dut yaprağından beslenen ipek böceği iki ayda kozayı tamamlar. Hatay'da kazanda bir saat kaynatılan ipeğe "şantuk" denir. Pamuksu bir görünümü vardır. Dört saat kaynatılan ipeğe "sadakor" denir. Patiska görünümü vardır. Sekiz saat kaynatılan ipeğe "filatör" denir. İnce, narin ve parlak bir görünümü vardır. İpek ne kadar çok kaynatılırsa o kadar incelir, narinleşir ve parlak bir görünüm alır. İpek elektriklenme yapmaz. Gerçek ipek gri, füme veya yeşilimsi olur. Siyah ve koyu kırmızı gibi ana renk olmaz. Ana renkler ipekte durmaz, ipek renkleri üzerinden atar.
Ortadoğu'da eskiden halkların, dinlerin, mezheplerin, tarikatların kardeşliği vardı. İnançlara, dillere, kültürlere saygı vardı. Sayıları birkaç yüzden ibaret olan antik çağ halkları bile yaşamlarını özgürce sürdürebiliyorlardı. Şimdi bunlar hayal oldu. Nefret tohumları atıldı. Herkes birbirine düşmanca bakmaya, hesaplaşmaya, kutuplaşmaya, yok etmeye başladı. Önce halklar ayrıldı. Sonra dinler. Şimdi de mezhepler. Komşusunun farklılığına bile tahammül edemeyen bir insan tipi inşaa edildi. Artık Ortadoğu'da tek dil, tek, din, tek mezhep, tek kültürden oluşan 'monolitik bölgeler' oluşmaya başladı.
Hatay, eski Ortadoğu'nun son temsilcilerinden. Hatay'da farklı halkların, dinlerin, mezheplerin bayramları birlikte kutlanır. Farklı kültürler zenginlik olarak görünür. Acılar paylaşılarak tedavi edilir. Sevinçler paylaşılarak çoğaltılır. Kışkırtmalara gelinmez, bilinçli davranılır. Hatay'da kardeşlik mayası bir günde oluşmadı. Kazanda kaynayan ipek kozaları gibi binlerce yıldır aynı kazanda birlikte kaynandı. İpek saatlerce kaynadıktan sonra parlaklığına kavuşur. Hatay ise binlerce yılda ipeksi kıvamına kavuştu.
Suriye'de iç savaş başladığından beri Hatay'da huzur kalmadı. Suriye'de savaş uzadıkça binlerce yılda ipeksi kıvamına gelen kardeşlik daha fazla tehlikeye düşmeye başladı. Hatay'da özellikle Arap Alevilerinde huzursuzluk artmaya devam ediyor. Kendilerine 'Nusayri' denilmesinden rahatsız oldular. Böyle bir tanımlamanın 'ayrımcılık' olduğunu düşündüler. Suriye savaşı onlarda yalnızlık, köşeye sıkışmışlık, kızgınlık hissi oluşturmaya başladı. Hatay Alevileri Beşar'ın tek yanlı güçlü propagandası altındalar. "Beşar giderse size yaşam hakkı tanınmaz" korkusu aşılanıyor. Bu tek yanlı propaganda Suriye muhalefetinin tamamını 'aşırı dinci ve terörist' gösterdi. Muhalefet ve Sünni mülteciler üzerine şehir efsaneleri türetildi. Mültecilerin insan olduğu unutturuldu, sürekli kötülenerek açık hedef haline getirildi. Propaganda amaçlı vahşet videoları, resimleri cep telefonlarında, sosyal medya da paylaşıldı. Hatay'ın CHP milletvekilleri de bu korkuyu pompaladı. Suriyeli Sünniler suçlu gösterildi. Suriye'de ve Hatay'da meydana gelen bütün olumsuzluklardan Suriyeli Sünniler sorumlu tuttuldu. Alevi gençler, Alevilerin kontrolündeki küçük sol partiler ve sivil toplum kuruluşları festivallerde, konferanslarda, sosyal medyada, sokaklarda 'Savaşa hayır' ve "Esad'a destek" temasını işlemeye devam ediyor.
Hatay'da denge yitirildi. Mezhep üzerine siyaset yapılmaya başlandı. 11 Mayıs'da Reyhanlı ve 31 Mayıs sonrası Gezi Parkı ile huzursuzluk ve kızgınlık sokağa taşındı. Cenazeler ortamı daha da gerdi. Herkesin fark ettiği ama kimsenin açıkça dile getirmediği bir kutuplaşma oluşmaya başladı.
Şimdi 'kimin ne kadar günahı var' hesaplarını bırakıp ortak geleceğin zarar görmemesi için yeni politikalar üretmeliyiz. Artan kutuplaşmanın önüne geçmeliyiz. Şiddet ve kutuplaşma herkese zarar veriyor. Kadın, erkek, çocuk, din, mezhep, etnisite ayrımı yapmıyor. Ortadoğu'da İslam dışındaki dinler bilinçli olarak tasfiye edildiği için mezhepler arası çatışma ve mezheplere göre ülkelerin parçalanmasına başlandı. Ortadoğu'da mezhep ayrımına dayanan sert rüzgarlar esiyor. Bu rüzgarlar Türkiye'nin güney sınırlarına vuruyor. Tehlike görülmeyecek gibi değil. Gezi Parkı süreci ile Alevi vatandaşlarımız politize edilmeye devam ediliyor. Nitekim tehlikenin farkında olan Başbakan Erdoğan Türkiye'yi Alevi-Sünni ayrımıyla zayıflatmak isteyenler olduğunu söyledi. Diyanet İşleri Başkanı Görmez'de herkesin kendi inancını yaşaması gerektiğini açıkladı.
Ayrımcılık taşıyan güney rüzgarlarını önleyebilmek için daha fazla diyaloğa ihtiyacımız var. Bunun için başta Hatay olmak üzere Alevi kökenli siyasetçileri, dini liderleri, işadamlarını, aydınlarını birlikte yaşamın bozulmaması için daha fazla diyaloğa ortak olmaya davet etmeliyiz.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.